Türkiye’de faaliyet hayatında yüz yılı aşan 20’nin üzerinde şirket var. Bazılarının hayatımızda önemli bir yeri varken, belki de bazılarının adını bile duymadık. Bu köklü şirketlerin geçmişlerinde nice hikayeler vardır.

1777 yılından günümüze gelmeyi başarmış, ülkemizin bilinen en eski ve hala ayakta olan markası Hacı Bekir Lokum ve Akide Şekerleri’dir. Türk lokumunun “Turkish Delight” olarak dünyada tanınmasına vesile olan girişimlerden en önemlisi. İstanbul Bahçekapı’da 240 yıl önce açılan küçücük bir dükkanda lokum imalatı ile başlayan bir serüven.

Ziraat Bankası, Kuru Kahveci Mehmet Efendi, Hacı Şakir, Karaköy Güllüoğlu, Arkas Holding gibi şirketlerimiz yüz yıldan uzun bir zamandır faaliyetlerine devam ediyor.

Ülkemizde durum böyleyken dünyanın en uzun ömürlü şirketlerinin büyük bir kısmının Japonya’da yer aldığını görüyoruz.

Bin yılı geride bırakan Japon şirketleri var. 2006 yılında satılana kadar dünyanın en eski şirketi unvanı Kango Gumi inşaat şirketindeydi. 578 yılında kurulan, 1400 yılın üzerinde bir zaman faaliyet sürdüren Kongo Gumi, satıldığı zamana kadar nesillerce aile bireyleri tarafında yönetilmiş.

Ülkede 100 yıldan uzun zamandır faaliyetine devam eden 20 binin üzerinde şirketin olduğu görüyoruz. Doğuşu 8. yüzyıla dayanan Japon şirketlerini, 9. yüzyıldan bugüne gelmiş Avrupalı şirketler takip ediyor. Yüzlerce Avrupalı şirket de asırlar öncesinde kurulup bugüne ulaşmış.

Peki, özellikle de Japon şirketleri nasıl bu kadar uzun süre ayakta kalabiliyor?

Japon şirketlerinin başarısının arkasında şirket kültürü vardır. Şirketlerin misyonları, şirket felsefesinin ve prensiplerinin temelini oluşturuyor. O kuruma dahil olan her çalışan şirketin varlık amacına uygun hareket etmekle yükümlü. Kişisel hedefler ve başarı önemli olsa da asıl önemli olan şirketin başarısı ve bekasıdır.

Bu şirketlerin bir diğer ortak özelliği ise profesyonel yöneticilerin faaliyetlerde yer almasıdır. Çoğunun aile şirketi olmasına rağmen, alanında uzman yöneticilerin varlığı, şirket faaliyetlerin devamlılığını sağlamada önemli rol oynuyor. Bunun yanı sıra Japon şirketleri, şirket dışından da destek ve öneri alma konusunda hassas davranmaktadır.

Başarıda bir diğer önemli faktör de Japon şirketlerinin çalışanlarını aile bireyleri olarak görmesi ve çalışanların sürekli gelişimi için eğitime önem vermesidir. Şirkette uzun yıllar değişik mevkilerde çalışıp bu çalışmanın sonucunda yükselmeyi model alırlar. Bunun yanı sıra kuşak yetiştirme konusunda çok iyi olduklarını görüyoruz. Şirketi nesilden nesile taşımak için açık kurallarla kuşak yetiştiren bir kültür oluşturmaları Japonları başarılı kılıyor.

Neden bizim şirketlerimiz bu kadar uzun yıllar faaliyetine devam edemiyor sorusunun cevabı belki de bin yıllık şirketleri hala ayakta olan Japon şirketlerinde gizlidir. İşletmelerin büyük  çoğunluğu aile şirketi olan ülkemizde, işletmelerimizin daha uzun ömürlü olmasını sağlamak için insanımıza uygun, benzer modellerin geliştirilmesine daha fazla kafa yormalıyız.