Değerli dostlar! Yine tek parti devri: ucube bir kanun kılık kıyafet ve şapka kanunu ve bu kanuna dayanarak yapılan zulümler: sokaklarda çarşaf giyen bayanların çarşafları yırtılıyor. Bayanlar açık giyinmeye zorlanıyor, şapka örtmeyen pantolon giymeyen erkekler hapislere atılıyor karakollarda eza cefa yapılıyor, yüzlerce alimler, hocalar istiklal mahkemelerinde idamla yargılanıp kimileri idam edildi kimileri de ağır cezalara çarptırıldı. Bunların üzerine birde Kur'an okumak öğrenmek yasaklandı, Ezan yasaklandı.1400 sene minarelerden yükselen ezanlar susturuldu.

Şimdi Kur'an yasağı ile ilgili Rahmetli kayın pederim Fatsalı Hacı Hasan Yahşi Den dinlediğim bir olayı burada nakletmek istiyorum: Evet Söz kayınpederimde: " O devirde Kur'an öğreten hocalar karakollarda nezarethanelere atılıyor. Mahkemelerde süründürülüyor hapislere atılıyordu. Fatsa’nın Bacanak köyünde o devrin muhtarı evinin bir odasını köyde bulunan bir hoca efendiye çocuklara Kur'an öğretmesi için tahsis ediyor. Hoca da muhtarın evinde Kur'an öğretmeye başlıyor, bir gün muhtarın evde bulunmadığı sırada eve iki tane jandarma geliyor, jandarmalar bakıyorlar ki evde Kur'an öğretiliyor. Hemen hoca efendiyi derdest edip kelepçeliyorlar. Muhtarın annesi jandarmalara hoca efendiyi bırakmaları için yalvarıyor, jandarmalardan biri biraz yumuşasada diğeri bir türlü razı olmuyor, bunun üzerine muhtarın annesi tamam oğlum ben ne yapsam siz hoca efendiyi bırakmayacaksınız. Şimdi yemek zamanı ben sizi yemek yemeden gönderirsem muhtar oğlum bana darılır. Size yemek çıkarayım yemeğinizi yiyin de öyle gidersiniz, jandarmalarda Tüfekleri duvara dayayıp sofraya oturuyorlar. Muhtarın annesi yemek boyunca yalvarsa da jandarmalardan biri bir türlü ikna olmuyor yemeğin sonuna doğru muhtarın annesi ani bir hareketle duvara dayalı olan tüfeği eline alıyor hazineye mermiyi sürüp jandarmalara çeviriyor. ikna olan jandarma "Anneciğim ben anamın bir tane oğluyum benim tüfeğimi ver ben gideyim bunu ne yaparsan yap" tabi diğeride yalvarmaya başlıyor bu sefer bizim anne razı olmuyor diğer tüfeği alıp jandarmaları önüne katıp evden uzaklaştırıyor ve jandarmalara geri dönmeyeceklerine dair yemin ettiriyor ,jandarmaların yemin etmeleri üzerine tüfeklerini verip gönderiyor." Ben daha sonraki yıllarda o köyden yaşlı birkaç kişiye bu olayı sordum onlarda köylerinde böyle bir olayın olduğunu hatta muhtarın torunlarından birinin bu konuda bir kitap yazdığını söylediler. Ben ne yazık ki bu kitaba ulaşamadım.

Yine bu konuda okul yıllarında tanıdığım ve kendisine çok saygı duyduğum iki yıl önce vefat eden Giresun Bulancak’tan yüzlerce hafız ve ilim adamı yetiştiren, Emekli olduktan sonra vefat edene kadar Kur'an hizmetine devam eden NURİ GENÇ hoca efendinin (Allah Gani Gani rahmet eylesin) ordu da ulusal bir televizyon kanalının çekmiş olduğu bir belseli izledim. Hoca belgeselde kendisinin Kur’an öğretiminden eve gelirken, yolda yakalandığını ve karakola götürülüp nezarete atıldığını muhtarın gelip kendisini karakoldan aldığını ve o zaman 11-12 yaşlarında olduğunu söyledi daha sonrasında halkın Bektaş yaylasının zirvesinde bir ormanın tepesinde iki adet çadır kurduklarını bir sene yetecek kadar erzak depoladıklarını birkaç arkadaşıyla beraber bir hoca efendinin kendilerine ders okuttuklarını okumayı bitirene kadar yaz kış o yayladan inmediklerini yazın bölge halkının bir senelik ihtiyaçlarını getirip depo ettiklerini iki çadırdan birine erzaklarını depoladıklarını diğerinde ise ders okuyup yattıklarını iki metre karın altında ders yaptıkları söyleyip çadırların kurulu olduğu yeri gösterdi hatta yemek pişirdikleri ocak taşlarını da gösterdi. Hatta bastonuyla ocak yaptıkları yeri eşeledi ve topraktan kömür parçaları çıktı. Hoca efendiye buradan rahmetler diliyorum. Hoca efendi kendi çocuklarını okutup hafız yapmış Büyük oğlu Yusuf Genç halen Giresun müftü muavini olarak görev yapıyor diğer çocukları İmam-Hatiplik ve Kur'an kursu hocası olarak görev yapıyorlar. Allah yollarını açık eylesin. Amin.

Evet değerli dostlar bugünlükte bu kadar. Tekrar buluşmak üzere Selam ve dua ile hoşça kalınız.