Ekonomiyi canlandırmak amacıyla yapılan vergi indirimleri, vergi ertelemeleri ve kamu harcamalarında artışının etkisi ile bu yılın ilk beş aylık döneminde bütçe 11,5 milyar lira açık verdi. Kıyaslama yapacak olursak geçtiğimiz yıl aynı dönemde bütçe 9 milyar lira fazla vermişti.

Diğer yandan ülkemiz haziran ayı ihracatında geçtiğimiz yıl aynı aya göre %1,8 ve son 12 aylık döneme göre ise %4,5 artış yaşanmasına rağmen artan ithalat nedeniyle cari açığımız geçtiğimiz yılın ilk beş ayına göre %15 civarında artış gösterdi.

Hem bütçe açığı hem de cari açık yaşadığımız bu dönemde diğer yandan tasarruf açığından da söz edebiliriz. İç tasarrufları yetersiz olduğu halde potansiyelinin üzerinde büyümeye çalışan ekonomilerde ortaya çıkan bu üç açık ekonomimizin krizlere hassasiyetini artırıyor.

İhracat ürünlerimizdeki ithal hammadde, ara mamul ve enerji girdisi, ihracat ile birlikte ithalatı da artırıyor. Petrol, doğal gaz, teknolojik bileşenler, vs. üretemediğimiz, ithal ettiğimiz ve iç üretim ile sağlayamayacağımız unsurları ithal etmediğimizde de üretimimiz artmıyor, büyüyemiyoruz. Atılacak adım, rekabetçi olarak üretebileceğimiz tüm ithal malların yurt içinde üretilmesini sağlamak olmalıdır.

Dolayısıyla cari açığı kapatmak için yalnızca ihracatın artışı çözüm getirmiyor. Kaldı ki ülkemizin ihracatında 160 milyar doları sınırını aşmayı henüz başaramadık. Yüksek teknoloji üretimi ve üretimde yerli bileşenlerin kullanımı cari açığa merhem olacaktır.

Dünden bugüne ihracatımızın yapısında büyük değişimin olmasını beklemek doğru değil. 2008 yılındaki krizde reel faizler neredeyse eksilere düşmüştü. İleriyi gören ülkeler teknoloji yatırımlarına ağırlık vererek sanayilerini daha da geliştirdiler. Bu dönemde birçok ülkede Endüstri 4.0 gibi sanayiye şekil verecek birçok yeniliğe büyük yatırımlar yapılırken iyi bir ekonomik gelecek için de temeller atılmış oldu.

Ülkemiz gibi emek yoğun üretimi ağır basan, ağırlıkla inşaat sektörüne yatırım yapan, diğer bir tabirle üretim altyapısından çok parasal imkanları harcamalara ayıran ülkelerin parasal sıkılaştırmanın ve faizlerin yükseldiği, yatırımların azaldığı zamanlarda sıkıntı yaşayacakları aşikâr. Cari açığı ve bütçe açığını borçlanarak kapatırken, Arap sermayesine güvenerek bu dönemi geçirmemiz zor görünüyor.

Yapısal reformlar ile cari açık belirli oranda geri çekilebilir. Ancak daha kalıcı bir değişim için mühendisimizin becerisini, sanayimizin üretim kabiliyetini geliştirmemiz gerekiyor. Kısa sürede değil, nesillerden nesillere bu değişim söz konusu olabilir. Bu koşullar altında eğitime ve öğretime önem vermemiz, donanımlı nesiller yetiştirmemiz şart.