Değerli dostlar!

Doğruluk ve sadakat, ahlaklı ve erdemli bir hayat için vazgeçilmez ilkelerdendir. Mümin, özü sözü doğru olandır. Dilini yalan, gıybet, boş ve kötü sözlerle kirletmeyendir. Sevgili Peygamber (s.a.v.) Efendimiz "Her kim Allah c.c. ve Resülünün kendisini sevmesini istiyorsa, sözünde doğru olsun. (Abdurrezzak,El Musannef 19748) Buyurarak, mü'minde bulunması gereken sözün sadakatine vurgu yapmıştır.

Doğruluk sadece dilden dökülen sözcüklere bağlı değildir. Gerçek anlamda doğruluk; hak ve hakikatı tasdik etmektir. Sözünde durmaktır. Yüce Allah'ın "Onlar verdikleri sözlere ve emanete riayet ederler" (Mü'min suresi 8.Ayet) Ayeti ile Mü'minleri vasıflandırdığı erdemli bir duruştur sadakat.

Mü'minin sadakati kendisini yaratan rabbinedir. Mü'min daima Allah'ın c.c. gözetiminde olduğu bilinciyle hareket eder. Rabbinin hoşnut olamayacağı durumlara düşmekten ateşe atılırcasına korkar. Hayatın anlamını O'na kullukta bulur. Dünyevi ve uhrevi tüm ilişkilerini sadakat ölçüsünde sürdürerek herkese güven verir.

Değerli dostlar!

Yukarıdaki ayeti Celile ve Hadisi şerifte belirtildiği gibi Mü'min sadakatli ve erdemli duruş sergilemelidir. Kendisi daima yaradanın mürakabesinde olduğunu unutmamalıdır. Romanya da görev yaparken zaman zaman oradaki müslümanların evlerine ziyarete giderdim. Cami cemaati olan birinin evine ziyarete gittim tabi ziyarete gittiğim evin komşusu da geldi. Ben ziyarete gittiğim evin sahibini Türk zannediyordum. Çünkü namaza camiye geliyor ve de mükemmel Türkçe konuşuyordu. Meğer adam romen asıllı imiş. İkramlardan sonra sohbet faslına geçtik. Ev sahibi söze başladı: "Hocam benim babam hristiyan bir romen idi. Yanımızda bulunan bu Türk’le komşuyuz ve yıllardır beraber yaşıyoruz. Evlerimiz yan yana olduğu için bizim tavuklardan biri bunların tavukların yumurtladığı yere alışmış. Her gün yumurtasını oraya yapıyor, akşam olunca da bu komşumun annesi her gün bir yumurtayı getirip bize veriyordu. Bu olay benim çocukluğumda oluyordu ve benim de kafa mı kurcalıyordu. Nihayetinde ben büyüdüm evlendim, fakat bu olay bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Nihayet annem, babam öldü. Sağımızda, solumuzda bulunan müslüman Türk komşularımız bizleri cenazelerde yalnız bırakmadılar. Arada sırada bizlere yaptıkları yemekleri ikram ediyorlardı. Bizde onlara ikramlarda bulunuyorduk. Biz onların ikramlarını yiyorduk fakat bu komşular bizim bilhassa domuz ürünlerinden yaptığımız yemek ikramlarını alıyorlardı. Biz onları yediklerini zannediyorduk meğer bunlar bizi incitmemek için alıp döküyorlarmış. Kafamdan bir türlü çıkmayan yumurta olayına bu olayda eklenince bende müslüman olmaya karar verdim ve eşimle beraber müslüman olduk. Şimdi çocuklarımızı, torunlarımızı bir müslüman Türk gibi yetiştirmeye çalışıyoruz. Elhamdülillah "Eve dostlarım işte sadakatli duruş bu, İşte Mü'minin yaşayışı ahlakı bu işte. Müslüman böyle olmalı ve böyle yaşamalıdır. İşte bu duruş, sadakat ve ahlak sayesinde ecdadımız yedi kıtada at koşturdu. İşte bu duruş Bizans halkına "İstanbul’da kardinal külahını görmekten Türk sarığını görmek daha iyidir" dedirtti. Görülüyor Ki: Mü'minin sadakatli ve erdemli duruşu kafir komşunu Müslüman yapıyor. Bugünkü yazımızı yine ayeti celile ve hadisi şerif mealleriyle bitirelim.

"Andolsun ki: Kur'an'ı Düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu? (Kamer suresi 17. ayet)

"Ey insanlar selamı yayınız, yemek yediriniz ve insanlar uykudayken sizler namaz kılınız ki Cennete girersiniz." (Hadisi şerif.Tirmizi "kıyamet "42)

Cenab'ı Hak tüm geçmişlerimize Rahmetiyle muamele eylesin. Amin .

Selam ve dua ile hoşça kalınız.