Platform üyeleri tarafından yapılan basın açıklamasında kadına yönelik şiddet konuşuldu.

Yapılan açıklamada, “8 Mart 1857’de Newyork’ta 40 bin dokuma işçisi kadının daha iyi çalışma koşulları ve yaşam hakkı için greve çıkmasının ardından polisin kadınları fabrikaya kilitlemesi sonucu çıkan yangında 129 kadın işçinin katledilerek yakılmasıyla fitili ateşlenen 8 MART Kadın Mücadelesi dünyanın dört bir köşesinde evde, sokakta, işyerinde devam ediyor.

İktidarın yönetememe krizini başta kadınlar olmak üzere tüm muhalif kesimlere, LGBTİ+'lara, hakları için direnen işçilere, ekoloji mücadelesi yürütenlere, aydın ve gazetecilere, hasta tutsaklara yönelik baskılarla, gözaltı ve tutuklamalarla sesini çıkaranları sindirmeye çalıştığı bir süreçte 2022 yılının 8 Mart’ını karşılıyoruz. Kadınlar bugün her yerde kazanımlarımızı elimizden almak, yaşamlarımızı çalmak isteyenlere karşı isyanını haykırıyor.

Kadınlar haklarını uzun yıllar süren mücadelelerle aldılar ve isyanlarıyla haklarına sahip çıkmaktadırlar. İstanbul Sözleşmesi; kadına yönelik şiddeti, erken yaşta evlilikleri, nafaka hakkını, LGBT+lar’ın cinsel yönelim haklarını savunan uluslararası bir sözleşmedir. İmzalayan ülkelerin kararlaştırdıkları denetleme kurulu ile sistematik olarak dahil olan ülkeler denetleyecek ve raporlar hazırlanarak uygulanması sağlayanacaktı. İlk imzalayan ülke Türkiye olmasına rağmen uygulanmayan sözleşmeden Cumhurbaşkanı kararnamesi ile bir gecede Türkiye çekildi. Arkasından Tek adam yönetimi nafaka hakkına göz dikti. Kadınlara 3 çocuk doğurmasını öğütleyen, işsizliği kadınların iş yaşamında olmasına bağlayan iktidarın, kadınları eve mahkûm etme politikaları yetmezmiş gibi yoksulluk ve iştirak nafaka haklarımızı gasp etmeye çalışarak, kadınları şiddet gördüğü evliliğe devam ettirmeye zorlamaktadır. Nafaka mağduru olduklarını iddia eden erkeklerin de iddialarının somut bir karşılığı yoktur.

2021 yılında 280 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 217 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulunurken erkek şiddeti meşrulaştırılarak, kadın katillerine yargı eliyle indirim verilmekte, yaşamak için Özsavunma hakkını kullanan kadınlara en ağır cezalar uygulanmaktadır. İşte bu nedenle diyoruz ki; kadın cinayetlerinin ve kadınlara yönelik saldırıların faili devlettir.

Biliyoruz ki, bizim eşit ve özgür bir yaşam mücadelemiz devletin erkek egemen hukukuna ve yasalarına sığmaz. Dünyayı yerinden oynatacak cesaretimiz, eşit ve özgür bir yaşam kurma kararlılığımızla sokakları doldurmaya devam ediyoruz.

İktidar kadın düşmanı politikalarıyla, yüzyılların mücadelesi ile elde ettiğimiz kadın kazanımlarına saldırıyor, haklarımızı gasp ediyor, erkekleri cesaretlendiren cinsiyetçi söylemlerde bulunuyor. Kadınların yaşam hakları erkekler tarafından ellerinden alınırken, iktidar‘ın adaletsiz yargı sistemi katilleri, tacizcileri, tecavüzcüleri, çocuk istismarcılarını aklamakla ve 6284 Sayılı kanuna saldırmak meşgul. Bu da yetmez gibi itaat ve sabır telkincisi Diyanetin fetvalarıyla kadınların hayatlarını kuşatmaya devam ediyor.

İktidar toplumu kendi istediği şekilde inşaa etmeye çalışıyor. Türk, sünni, heteroseksüel, beyaz ve erkek kimlikleri dışında kalan herkesi kriminalize etmeye ant içmiş halde, kadınları ve LGBTİ+'ları nefret söylemleriyle hedef gösteriyor, saldırıya uğramalarına, öldürülmelerine göz yumuyor.

Pandemi koşullarının en ağır olduğu dönemde işsiz kalan ev işçisi kadınlar, pandeminin devam etmesi ve yasalarda işçi olarak sayılmadıklarından açlıkla, ölüm arasına mahkûm edilmeleri 2021 yılında da devam etti. Kısa çalışma ödeneği alamadılar, işsizlik maaşı alamadılar. Gıda ve temel ihtiyaç malzemelerine gelen zamlarla alım güçleri iyice zayıflatıldı.  Göçmen ve mülteci kadınlar nefret söylemlerinin hedefi haline geliyor, ucuz işgücü olarak emekleri sömürülüyor.

Yaşam alanlarını ve topraklarını savunan kadınlar sermayenin bekçiliğini yapan jandarma saldırılarıyla karşılaşıyor.

Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali ile çıkan savaşta en çok kadınlar ve çocuklar zarar görürken, Ukrayna’lı kadın mülteciler üzerinden yapılan cinsiyetçi söylemleri kınıyoruz. Savaş kadınlar için daha çok göç, taciz ve tecavüzdür. Savaş doğanın yıkımıdır. Biz kadınlar barış istiyoruz. Öfkemiz savaşı çıkaran emperyalist güçleredir. 

Örgütlü mücadele veren kadınlar her alanda devlet şiddetinin hedefi oluyor. Kadınlar, evlerinden gece yarısı operasyonlarıyla veya eylem alanlarında gözaltına alınırken devletin fiziksel ve cinsel şiddetine maruz kalıyor, Neredeyse yaşamımızın her alanına müdahale edip, hayatlarımızın ve hayallerimizin ‘iplerini’ elinde tutmaya çalışan erkek egemen düzenin kadın düşmanı saldırılarına karşı en temel haklarımızı savunurken; tutuklamalarla, ev hapsi ve çıplak arama işkencesiyle karşı karşıya kalıyoruz.

Bunca saldırıya karşı kadın düşmanlığının ve faşizmin gelip çarptığı duvar yine kadın mücadelesinin gücü oluyor.

İktidarı buradan bir kez daha uyarıyoruz, şüpheli kadın ölümlerinin intihar denilerek örtbas edilmesini, çocuk istismarcılarının ve şüpheli çocuk ölümlerinin, doğaya ve hayvanlara yönelik suçların cezasız bırakılmasını asla kabul etmiyoruz, tüm canlılar için yaşam hakkını savunuyor adalet talebimizi haykırıyoruz.

Yaşamın her alanında; ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe, yoksulluğa, erkek ve devlet şiddetine karşı direnmeye ve örgütlü mücadelemizi büyütmeye devam ediyoruz” ifadeleri kullanıldı. Haber Merkezi

Editör: TE Bilişim