Atasoy, “Çünkü kadınlar genellikle tanıdığı biri, aile ferdi, eşi ya da boşandığı eşi tarafından öldürülüyor. Kendisini en güvende hissettiği mekânda, evinde şiddet görüyor, can veriyor. Kadınların %58’i ev içinde öldürüldü. Erkekler kadınları ayrılmak istediği ya da barışmak istemediği, çocuğuyla görüşmek istediği, aldığı ayakkabıyı beğenmediği hatta takı yüzünden çıkan tartışma nedeniyle kıskançlık yüzünden ve kendisine kötü davrandığı bahanesiyle öldürdü” diye konuştu.
UYGULAMADA SORUNLAR VAR
Türkiye’nin kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi konusunda 90’ların başından buyana yol aldığını, reform niteliğinde yasal düzenlemeler yapıldığını belirten Prof. Dr. Sevil Atasoy, “2012’de yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadınla Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanun bunların en önemlisidir ancak uygulamada ciddi sorunlar var. Çünkü toplumda kadın hakları kadın-erkek eşitliğine karşı çıkan bir zihniyet hala mevcut. Şiddet önleme merkezlerinin sayısı yetmiyor. Uygulamalar standart değil. Verilen hizmet ilden ile farklılaşıyor. Kadınlar bilgilendirilmiyor ve eve dönmeye ya da şiddet uygulayan kocalarıyla barışmaya zorlanıyor. Barolar tarafından atanan avukatlar kadınların yararlanacağı hakları konusunda yeterli bilgiye sahip değil” diye konuştu. Atasoy, toplumsal duyarsızlık olduğu sürece bu tür şiddet olaylarının engellenemeyeceğini belirterek toplumsal duyarlılığı da artırmak gerektiğini söyledi. Haber: Erkan DOĞAN / BSHA

Editör: TE Bilişim