Sağlık Bakanlığı tarafından Ordu’ya kurulması düşünülen ancak hem arazi konusu hem de kurulup kurulmaması bir hayli tartışmalara neden olan ‘Şehir Hastanesi’ tartışmalarına yeni bir isim daha eklendi. Türkiye Engelliler konfederasyonu Ordu İl Başkanı Ümit İşbakan Ordu’ya yapılması planlanan ‘Şehir Hastanesi’ne karşı olduklarını söyledi. Ümit İşbakan; “Ordu’nun öncelikli ihtiyacının ‘Şehir Hastanesi’ değil ‘Üniversite Hastanesi’ olduğunu söyledi.

“Devletin Türkiye’nin bütün kentlerinde hastaneleri varken, bunları kapatacak ve özel şirketlere yüksek bedellerle lüks hastaneler yaptıracak” diyen Ümit İşbakan Ordu’da neden ‘Şehir Hastanesi’ istemediklerinin gerekçelerini anlattı. İşbakan gerekçeleri şöyle sıraladı:

“Bunu yapan şirketlere; ücretsiz arazi, kazanç garantisi ve çalışanlarıyla birlikte elindeki hastaneleri verecek. Bunlara ek olarak, devlet yapılan hastanenin kiracısıymış gibi şirkete para ödeyecek. Sağlık Bakanlığı, hastanede yüzde 70 doluluğu garanti edecek. Muayene için başvuran yurttaştan yüksek bir bedel alınmayacak ama röntgen, MR gibi tüm görüntüleme cihazları, kan tahlilleri, ameliyat parası, yatak ve yemek gibi diğer hizmetler için bedeli yurttaş ödeyecek. Şehir hastanelerine başvuran yurttaş, şirketin belirlediği, ‘beş yıldızlı otel’ ve özel hastane faturalarıyla karşılaşacak. Devlet, şimdiden 18 Şehir Hastanesi için 30 milyar dolar kira ödemeyi kabul etmiş durumda.

Sağlık Bakanlığı, ihale açarak Şehir Hastanesi’ni yaptıracağı şirketi belirliyor. İhalenin yapılış biçimi, çağrı yöntemi ve karar gerekçeleri kamuya açıklanmıyor, gizlilik esas alınıyor. Şehir Hastaneleri’nin ihaleleri, ihale Kanunu dışında tutuluyor.

•Binayı Şirket yapıyor, arsayı devlet bedelsiz veriyor.

•Devlet firmayla, 49 yıla dek uzatılabilecek 25-30 yıllık bir kira sözleşmesi yapıyor. Şirkete yüzde 70 doluluk garantisi veriyor. Garantiyi hazine yükümleniyor.

•Şehir Hastaneleri’nin tasarımlarında, ortasında otelcilik hizmeti veren büyük bir bina, çevresinde branş hastaneleri ve kafeden alışveriş merkezine dek birçok yapı bulunuyor.

•Yüklenici şirketin en büyük müşterisi devlet oluyor. Devletin memur ve işçileri Şehir Hastanesi’nde tedavi ediliyor, şirket kestiği faturayı devletten alıyor.

•Şehir Hastanesinin yapıldığı kentteki Devlet Hastaneleri kapatılıyor. Ekipmanları, doktor, hemşire, hasta bakıcı, güvenlik ve temizlik görevlileri Şehir Hastanesi’ne devrediliyor.

•Kapatılan Devlet Hastanelerinin bina ve arazilerinin kullanım hakkı şirkete geçiyor.

Neler Olacak, Halk Nasıl Etkilenecek?

•Muayene için başvuran yurttaştan yüksek bir bedel alınmayacak. Ancak; diğer bütün hizmetler için bedeli yurttaş ödeyecek. Görüntülüme merkezi (röntgen, MR, Nükleer Tıp sistemleri, tomografi, ultrason, medikal ve biyomedikal); kan tahlilleri (hemogram, hormon ve pıhtılaşma, immonoloji, hepatit, kültür ve genetik); ameliyat masrafları, yatak ve yemek parası, restoran, otopark ücretleri. Şehir hastanelerine başvuran yurttaş, şirketin belirlediği, ‘beş yıldızlı otel’  ve özel hastane faturalarıyla karşılaşacak.

•Devlet hastaneleri kapatılıp şirkete devredildiği için, yurttaş daha az masraflı sağlık hizmeti alamayacak. Diğer özel hastanelere başvurmak zorunda kalacak.

•Şirket, hastane çevresine kurduğu ticari alanları işletebilecek, devredebilecek ya da başkasına kiralayabilecek. Bu gelirler, KDV, damga vergisi ve harçlardan muaf olacak.

•Şirket, kendisine devredilen Devlet Hastanelerinin, binalarını ve arazilerini dilediği gibi kullanabilecek. Örneğin İstanbul’da; Numune, Fatih, Kemik ve Kanuni Hastanelerini yıkıp, buralarda konut ve plazalar yapabilecek.

•Sağlık hizmetleri tümüyle paralı hale gelecek ve pahalılaşacak. Kamusal sağlık hizmeti ortadan kalkacak, amacı kar olan bir sağlık düzeni ortaya çıkacak.

•Yeni hastaneler yapılacak ama yatak sayısı artmayacak. Çünkü var olan devlet hastaneleri kapatılacak. Denizli’de Şehir Hastanesi’nin 1000 yataklı olacağı açıklanmıştır. Denizli Devlet Hastanesi’nin şu anda 995 yatağı vardır. Bu hastane kapatılacağı için artış olmayacaktır.

•Doktor, hemşire, hasta bakıcı, güvenlik ve temizlikçilerinin; sözleşmeli olarak şirketin elemanı olması, sağlık çalışanlarının tümünü taşeron işçisi haline getirecektir. Performans sistemine göre çalıştırılacak bu insanlarla, yıllık sözleşmeler yapılacak, istendiği zaman işlerine son verilebilecektir.

Kalkınma Bakanlığı’nın açıklamasına göre; Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) yöntemiyle yapılacak yatırımlarda, devlet; şirketlere 25 yılda 30 milyar dolar kira parası ödeyecek. Hastanelerin yüzde 49'u devlete ait olacağı için, devlet, kendi malına kira öder durumuna düşmektedir.

Yapılan Nedir?

Türkiye’nin borcu 600 milyar doları bulmuşken, halkın alım gücü sürekli düşerken ve üretimsizlik koşulları ağırlaştırırken; bu denli büyük bir mali yükün altına neden girilmektedir? Diyen İşbakan; “Ordu ilimize düşünülen şehir Hastanesi projesini acilen kamuoyunda farkındalık yaratıp, birlik olup iptal ettirmeliyiz” dedi. Söylendiği gibi, “halkın yararına bir iş” mi yapılmaktadır. Bu kadar para nereden bulunacaktır. Amaç nedir?” diye soran İşbakan sözlerini şöyle tamamladı, Ordu’nun önceliğinin ‘Şehir Hastanesi’ değil, ‘Üniversite Hastanesi’ olması gerektiğinin altını bir kez daha çizdi.

“KÖİ uygulamaları, otoyol ve köprülerde uygulanan Yap, İşlet, Devret’in sağlık alanındaki sürümüdür. Ulusun tümünün ortak malı olan devlet kaynaklarının, kişilere aktarılması, yandaş bir sermaye sınıfı yaratılmasıdır. Şehir Hastaneleri Projesi adı verilen bu uygulamayla, Türkiye’nin 25 yılı ipotek altına sokulmuştur. Gereken kaynak bulmak için, borç peşine düşülüp halka yeni vergiler çıkarılacaktır. Halk, paralı ve pahallı hale getirilen sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamayacak, hastalığıyla baş başa kalacaktır. Bu kadar açıklayıcı olduğunu düşündüğüm bilgiden dolayıdır ki acilen Ordu ilimize düşünülen şehir Hastanesi projesini acilen kamuoyunda farkındalık yaratıp, birlik olup iptal ettirmeliyiz. Bu yapılan Ordu ya ihanet olur. İlimizin acil önceliği Ordu Üniversitesi Araştırma Hastanesi olmalıdır.” 

Editör: TE Bilişim