Bilindiği gibi, Türkiye’nin geleneksel tarımsal ihraç ürünlerinin başında gelen fındık, her yıl içinde bulunduğumuz şu aylarda başta Karadeniz Bölgesi olmak üzere tüm ülke gündeminde önemli bir yer işgal etmektedir.

Bu yıl da gelenek bozulmamış ve her yıl olduğu gibi rekoltenin miktarı ile fındık fiyatlarının ne olacağı hususları hemen hemen her gün basında yer almaya başlamıştır. Halbuki madalyonun öbür yüzünde öyle gelişmeler yaşanmaktadır ki, gerekli tedbirler alınmadığı takdirde gelecek yıllarda rekolte ve fiyat tartışması yapmaya mahal bile kalmayacaktır, çünkü tabiri caiz ise “atı alan üsküdarı geçmiş” olacaktır.

Yıllardan bu yana rakip ülkelerde üretim alanlarının büyümesine neden olacak politikalardan kaçınılması gerektiğini, ülkemiz menfaatleri doğrultusunda ısrarla vurgulayan ve bu duruma dikkat çektikleri için bazı çevreler tarafından sistemli bir şekilde eleştirilen Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı İlyas Edip Sevinç ile İstanbul Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Haydar Gören, İtalya’nın 160.000 ton, ABD’nin 72.000 ton ve henüz yeni sayılacak üretici ülkelerden Şili’nin 60.000 ton üretim miktarına ulaşmış olmasının maalesef kendilerini haklı çıkardığını ve sözkonusu üretim artışının giderek daha da fazlalaşacağından endişe duyulduğunu, dolayısıyla tüm paydaşların fındıkla ilgili konularda ufkumuzu dar tutmamamız gerektiğini bilmesi ve içselleştirmesinin çok önemli olduğunu dile getirdiler.

Bu çerçevede ülkemizde sadece rekolte ve fiyat üzerinde enerji harcanarak, fındık için tehlike arz edebilecek konuların ıskalanmaması gerektiğinin altını çizen her iki başkan, önümüzde birisi “çocuk işgücü” diğeri ise “karbon ayak izi” olmak üzere ticareti etkileyecek 2 büyük sorun bulunduğuna ve en büyük ihraç pazarımız olan AB’nin bu konuları içeren yasal düzenlemeleri hayata geçirmek için çalışmalarını tamamlamak üzere olduğuna dikkat çektiler.

Birlik Başkanları konuya ilişkin aşağıdaki detayları paylaştılar:

         Son zamanlarda AB parlamentosu tarafından insan hakları, çevre ve iyi yönetim kurallarına aykırı davranan firmalara yönelik olarak bir yasama girişimi başlatıldığı ve söz konusu düzenlemenin AB dışındaki firmaları da etkileyebileceği, diğer hususların yanı sıra çocuk işçilik gibi insan hakları ihlalleri ile bağlantısı bulunan ürünlerin ithalatının yasaklanması ve çeşitli müeyyideler uygulanması gibi hususları da kapsadığı bilinmektedir.

         Diğer taraftan, Almanya’da da “Arz Zincirinde Ortak Özen Yükümlülüğü Yasası”  (Act on Corporate Due Diligence in Supply Chains) isimli benzer bir yasa, 2023 yılı başında yürürlüğe girmek üzere 11 Haziran 2021 tarihinde onaylanmış olup, her ne kadar Almanya’da yerleşik firmaları kapsamakta olsa da, Alman şirketlerin hammadde tedarik ettiği şirketlerin de sözkonusu yasal düzenlemeye uyum sağlamalarının önem arz edeceği izahtan varestedir.

Türkiye’deki fındık bahçelerinde çocuk işgücü kullanıldığına dair asılsız itham ve iddiaların geçtiğimiz yıllarda Avrupa basınında sık sık yer aldığı ve bu iddiaların neredeyse her hasat döneminde tekrar gündeme getirildiği hususları göz önünde bulundurulduğunda, her ne kadar olmasa da, ülkemizde çocuk işgücü kullanıldığına yönelik propagandalara neden olabilecek davranışlardan kaçınılması ve önleyici tedbirlerin alınması için çalışmalara başlanmalıdır.

         Öte yandan, Avrupa Birliği’nin (AB) 2050 yılı itibariyle sıfır karbon salınımına sahip bir kıta olma yönündeki hedefi çerçevesinde, iklim değişikliğinin önümüzdeki yıllarda AB’nin sanayi ve ticaret politikaları da dahil tüm politikalarına nüfuz etmesini öngören “Avrupa Yeşil Mutabakatı” açıklanmıştır.

“Yeşil Mutabakat” bağlamında, AB tarafından karbon azaltım mekanizmalarında kullanılan maliyetin, bu maliyete yeterince katlanmak istemeyen ülkelerden ihraç edilecek ürünlere yansıtılması şeklinde özetlenebilecek bir vergi mekanizmasının uygulamaya alınması planlanmaktadır. Ürünlerde tespit edilecek “Karbon Ayak İzi”ne göre vergi uygulamasına ilişkin “Sınırda Karbon Düzenlemesi”nin (ya da Karbon Vergisi) 2021 yılında AB ilgili makamlarına sunulması beklenmektedir.

         Bu bağlamda, fındık ihracatımızın %75’inin AB ülkelerine yapıldığı gözönüne alınarak, fındık üretiminde “karbon ayak izi”nin belirlenmesine yönelik çalışmalara ivedilikle başlanmasına ve bu yeni verginin fındık ihracatımıza olası etkilerinin de iyi analiz edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.”

Editör: TE Bilişim