Hatırlanacağı üzere, geçen yazımızda, çok kısımları atladığımız hâlde o günün cumâsını tümüyle özetleyememiş, Öğretmen Evi’nin camından gözüken, arada tramvay yolundan başka bir şey olmayan AlaaddinCâmii’ne bile geçememiştik.

Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz; cumâda gidemediysek te ikindide oradaydık. Hattâ, görevli arkadaş ikrâm etti, müezzinlik te yaptık.

KAYBOLAN BOT, TUTULAN NOT…

  1. önce, görevli odasına ilk girdiğimizde Bayram KOZAN Hoca’nın misâfirleri vardı. Kamera kayıt cihazını falan inceliyorlardı. Biz, tâmir var derken, meğer cumâda bir bot kaybı olmuş, bot dediysek, burda deniz yok ya, mâlum kışlık ayakkabıdan söz ediyoruz.

Sâhibi belki varlıklı veyâ hatırlı biri de olsa, şikâyette bulunmuş, ya da ekipler kamu dâvâsı gereği gelmiş olmalı. O saat dilimlerinin kayıtlarını alıyorlar; merkezde inceleyip hırsızı bulacaklar. Allâh CC kolaylık versin…

Gelgelelim, biz de o gün Beyhekim Mahallesi’nden şehre inerken, dolmuşun kapısının üst pervazına yapıştırılmış bir çıktı görmüş, fotoğrafını çekip facebook’ta; “Konya’da cumâya giderken bindiğim Bosna-AlaaddinDolmuşu’ndan cümleye sevgiler-saygılar wes’selâm…” diyerek paylaşmıştık. Orada şöyle yazıyordu:

“Sâdece namazda değil, 24 saat Allâh’ın huzurundayız! Yâni fullHD kayıt! MÂVİ GENÇLİK”

Evet, bu şuurda olunsa, toplumda kolay kolay yanlış olmaz; dünyâ daha dünyâdayken cennete dönüşür ama gerek coğrafyamızın, gerekse dünyanın ahlâkî ve de siyâsî durum ve de atmosferi ortada ne yazık ki…

ALKOL BEDAVA, NİKÂH BERHAVÂ!

Evet, kamera işlemi yapılırken, bir yandan da sohbet ediliyordu. Bayram Hoca, Kazakistan değil ama hangisi bilmiyorum, -zâten şartlar îtibârıyle birbirlerinden farkları yok, hepsinin de patronlarının patronu belli- oralarda 5 sene kadar Diyânet Görevlisi olarak hizmet yapmış. Türk yurtlarının din hizmetine çok muhtaç olduklarını anlatıyordu. Çoğunluğunun özellikle alkol bağımlısı yapıldığını, alkolün Türk gençlerine bedava, süt gibi mahallelere tankerlerle getirilerek dağıtıldığını, eğer para ile verilecek olsa bile, Ruslara 5 ruble olan alkolün Türklere 1 rubleye verildiğini, nikâhtan dahî haberleri olmayan çoğunluğun, kendilerinden duyup kaç çocuklu âilelerden yeni nikâh kıydıranlar olduğunu söylüyordu. Duruma bakar mısınız?

ORASI NERESİ; HER TARAF?!...

Diğer yandan, çok sayıda Hristiyan misyoneri, Yehova Şâhidi, Dâvetçi türünden (biraz ayrıntı isteyince anladım ki bu, sanırım bizdeki FETÖ benzeri bir oluşum) Müslüman avcıları olduğunu, bol para dağıttıklarını falan anlattı. İçim gitti. Ey Yüce Türk Milleti, sen ne işlerle uğraşıyorsun? Bak da; dindaşlarının, ırkdaşlarının hâlini gör! Boşa vakit geçirme. Paran varsa, işte harcamaya yer. Anlatacağın bir şey varsa anlat işte. Yapabileceğin hiç mi bir şey yok? Bu konuda en azından derdin olsun. Gamsız dolaşma ortalıklarda.

Diğer yandan, bir şey yaptığını zannederek, çevrendeki insanlarla hır gür hâlinde olma. Düşman belli; işte orada! Orası neresi dersen; her taraf!...

MADDÎ İMHÂ, MÂNEVÎ KATLİÂM!...

Her neyse, biz de burada, iklim ve torun gereği daha çok evdeyiz ya, çeşitli kanallarda dolaşırken TRT Avaz’daSalı günleri yayınlanan, Avrasya Seyir Defteri adlı programlardan birinde denk geldik; Şor Türkleri varmış. Her nedense genel nüfus içerisindeki oranları azmış, az olduğu kadar, gitgide daha da azalıyormuş. Bunlar Hristiyan Türkler. Belki de Hristiyanlaştırıldılar bilmiyoruz. O bölgenin milletvekilini konuşturdular; adamın her şeyi rahat söyleyemediği her hâlinden belli, ama satır aralarından şunu anlıyoruz ki; nüfus azalma sebeplerinden başta geleni alkol. Herkes, özellikle Türkler alkol bağımlısı yapılmış. Genç yaşta ölüyorlar diyor. Nüfus azala azala kentte çoğunluk başkalarına geçmiş, kentin adı da değişmiş.

Program devam ediyor. Bu defâ başka bir durak. Oradaki Türkler de, P ile başlayan bir isim ama onlar da Hristiyan ve Şorlarla aynı durumdalar.

TİTRE VE KENDİNE DÖN!

Bugün de bir başka diyânet görevlisi arkadaşla konuşurken YâkutTürkleri’nin de farklı olmadığını söylemişti.

Misâfir bulunduğumuz mahalledeki İmam arkadaşımızın emekli babası 30 yıl önceki Kıbrıs için, alkol ve nikâh konusunda benzer gözlemleri dile getirmiş.

Dünyâda, görünen fiilî katliamdan çok daha fazla mânevî katliamlar var yâni değerli okurlar. Bu ne demek? Ey Türk, titre ve kendine dön demek! Sorumluluğun büyük demek. Elinde bulunan, her anlamdaki devletin kıymetini bil, başta şükürle berâber üzerine düşeni bil, devletinin yanında ol, ona omuz ver, çatlak seslere kulak asma. Evet durum bu değerli okurlar. Sorumluluğumuz büyük.

ÇIRPINIRDIN KARADENİZ!

Bu arada, hep dikkâtimiz batı üzerinde, düşmanlık okları oraya dönük. Ama bizim hangi tarafımız düşman değil ki, ve de en büyük düşman olmakta hangisi birbirinden aşağı kalıyor ki Allâh aşkına?!

Başta Rusya. Geçen, Kazakistan gündemdeydi ya, ilgili yazılar okudum ülkeye dâir, ne acılar var, ne çileler var, ne zulümler var! Var da var; hangi birini yazalım? İşte Doğu Türkistan. Şimdi gündemden düştü diye, işkence, zulüm yok mu, durdu mu?

Diğer Türk illerinden ses çıkmıyor. Rahat olduklarından mı? Siz bunları biliyorsunuz da, bir hatırlama ve de hatırlatma meyânında mevzubahis ettik. Rabbimiz oralardaki kardeşlerimizi kurtarsın, bize de sorumluluğunun şuurunda bir hayat yaşamayı, tavır geliştirmeyi nasîp eylesin inşâllâh… Âmin…

NERDE KALMIŞTIK; ALAADDİN’DEYİZ…

Evet, geçen cumânın ikindisinde gittik, müezzinlik te yaptık dedik ya, namazı müteakip biraz sohbet, ayrılırken baktım câmiin içinde gençler koşuşuyorlar. Bunlar hepsi de lise talebesi; berâber gelip namazı kılmışlar. Şimdi de oyun faslı. Bizi görünce hemen toparlandılar. Dedik çocuklar, problem yok, burası sizin yuvanız. Bir yardımlık iş oldu. İşâret ettik, birisi hemen geldi. Adı Ali TABAK olan bir genç, dediğimizi hemen yaptı. Kendisine teşekkürlerle berâberduâlar ettik; Rabbimiz böyle câmi sevdâlısı yavrularımızın sayısını artırsın diye niyâzda bulunduk. Buradan yine kendilerine selâm ediyoruz.

BİR HAFTA SONRA, BU CUMÂ…

Şimdi, bir hafta sonra, bu defâ Cumâ namazında Alaaddin’deyiz. Bu günü de ayrıca yazacağız ama daha önce, Çarşamba akşamı -iyi ki- katıldığımız SELÇUKLU ŞİVLİLİK ÇOCUK FESTİVÂLİ gözlem, duygu ve düşüncelerimiz var. Bu güncumâ için indiğimizde tanıştığımız, görüştüğümüz yeni isimler var. Onlarla sohbetlerimiz var.

Velhâsıl, yazacak daha çok şey var buradan. Eh, boşuna dememişler, GEZ DÜNYÂYI, GÖR KONYA’YI diye. Görüyorsun ve sonra da böyle, neyi yazacağını şaşırıyorsun!

Sevgili okurlar; İnşâllâh, gelecek yazıda kaldığımız yerden devam etmek üzere Konya’dan sevgiler-saygılar; Allâh’aemânet olunuz wes’selâm…