Ülkemizde siyasi anlamda en çok gündem oluşturan konulardan biri de hakaret suçu. Özellikle de TCK m.299’da düzenlenen Cumhurbaşkanına Hakaret suçu. Hakaret, kişinin şeref ve saygınlığını zedeleyen nitelikte sözler sarf etme ve sövme şeklindeki eylemlerdir. Kanunumuz bu eylemi suç kabul etmekte ve cezalandırmaktadır. Genel hakaret suçu yine TCK’da düzenlenmekle birlikte Cumhurbaşkanına hakaret özel bir suç olarak düzenlenmiştir. Kimi hukuk sistemlerinde hakaret suç değildir. Ancak bizim hukuk sistemimizde hakaret etmek suçtur ve cezalandırılır. Kanaatimce de ülkemizin toplumsal yapısı itibariyle hakaretin suç olması doğrudur. Toplumumuzda şeref ve haysiyet, kişi saygınlığı önemli bir yer tutar. Hatta “kişi onuru için yaşar” diye sözler bile vardır. Dolayısıyla her önüne gelenin birbirine karşı gelişigüzel söz ve davranışlarda bulunmaması, bulunduğu takdirde cezalandırılabileceği bilmesi gerekir.

Hakaret suçu nasıl oluşur, unsurları nelerdir gibi teknik konulara girmeyeceğim. Elbette hangi kelimelerin, hangi cümlelerin hakaret olduğunun tek tek sayılması mümkün değildir. Kanun genel çerçeveyi çizer, hakimler de bu çerçeve içerisinde olaya göre eylemin hakaret olup olmadığını takdir eder. Yargıtay içtihatlarıyla hakaretin ne olduğu ve duruma göre nelerin hakaret olabileceğini belirtilmiştir.

Cumhurbaşkanı, 2017 referandumu ile birlikte artık devletin yürütme erkinin başıdır. Önceden yürütme erki Cumhurbaşkanı ile Başbakan tarafından müşterek kullanılmaktayken artık tek başına Cumhurbaşkanı yürütme yetkisini kullanıyor. Cumhurbaşkanı artık hem siyasi olarak bir partinin genel başkanı hem de devletin başı. Dolayısıyla devletin başı olan ve ülkeyi idare eden kişiye yönelik sarf edilen sözler de elbette gelişigüzel olamayacaktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ülkemizde kabul edilen ve temel hak ve hürriyetleri belirleyen bir sözleşmedir. Burada düşünce ve ifade hürriyeti açıkça koruma altına alınmıştır. Peki, bunun sınırları nelerdir? Bir siyasi figür olarak, özellikle cumhurbaşkanına karşı söylenen her söz hakaret olarak mı kabul edilecek? Cumhurbaşkanının kararlarına katılmayan, görüşlerini benimsemeyen, tasvip etmeyen herkes, eleştirilerini yaparken Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla karşı karşıya mı kalacak? Elbette hayır. Gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse de iç hukukumuzda fikrini söyleme ve bunu yayma hürriyeti koruma altındadır. Yüksek mahkeme kararlarında da toplumun gözü önünde olan kişilerin (siyasiler, sanatçılar, gazeteciler vs.) diğer kişilere göre kendilerine yöneltilen eleştirilere ve sözlere katlanma çıtası daha yüksekte olmak durumundadır. Yani sert bir cümle Bakkal Ahmet Amcaya söylendiğinde hakaret olabilecekken x siyasetçisine söylendiğinde hakaret olarak kabul edilmeyebilir. Elbette hukuk kuralları soyut olarak düzenlendiği için somut örnekler ve olaylar vuku bulduğunda bunu onlara tatbik etmek daha yerinde olacaktır. Hangi sözlerin hangi bağlamda söylenerek hakaret olup olmayacağı bu kurallar ve içtihatlar çerçevesinde hakim tarafından belirlenecek ve avukat tarafından da yapılacak savunmalarla hem fikir hürriyeti hem de şeref ve saygınlık korunacaktır. Ancak belirttiğimiz gibi bir kişinin gerek ünlü birisi olması gerekse de sıradan bir vatandaş olması, kendisine söylenen her söze katlanmasını gerektirmez. Yani siz herkese istediğinizi söyleyemezsiniz. Sövme şeklindeki sözler zaten hakaret suçunu oluşturur.

Ancak devlet liderine karşı söylenen sözlerde “siyasi eleştiri yapıyorum” diyerek içindeki kin ve nefreti dökercesine hakaretine sözler sarf etmeyi de hukuk düzeni korumaz. Maalesef ülkemizde de “ben her türlü sözü söyleyeyim ancak sözlerim ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilsin zaten söylediğim kişi de siyasi” şeklinde bir algı bulunmaktadır. Elbette bunun kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Burada eleştiri ile hakaret arasındaki çizgi iyi değerlendirilmeli, düşünme ve bu düşünceyi açıklama hürriyeti korunmalıdır. Bu korunurken de kişinin şeref ve haysiyetine yönelik söylemlerin cezalandırılacağı da unutulmamalıdır.