Hayâtımızın en heyecanlı koşuşturmalarını, 79 güzünde İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun olup, 80’nin ilk ayında Lüleburgaz’da göreve başladığımız yıllarda yaşadığımızı söyleyebiliriz. Ev ve okul dışına çıkıp kendi hayâtımızın yollarına koyulduğumuz, 302 Mersedes otobüs seslerinin kulağımıza şarkı gibi geldiği günler.

O sıralardı, gazetelerimizden hangisiydi bilmiyorum; büyük ihtimâlle Millî Gazete olacak. Taşlama ya da Hiciv adıyla şiir yarışması düzenlemişlerdi. Katılıp katılmadığımı hatırlamıyorum. O sıralar hem kendimize güvenemiyoruz, köy çocuğuyuz, çekingenlik var, siyâsi, sosyâl havadan tedirginlik te söz konusu elbette. Veyâ, görev süreci telâşı, adres belirsizliği de diyebiliriz.

Neye sayarsak sayalım; bizim bugün asıl yapmak istediğimiz, o hiciv yarışmasında dereceye giren şiirlerin yayınlanmasıyla artan ilgimiz ve de öğretmenlikle birlikte kuvveden fiile çıkan şiir tutkusuyla kaleme aldığımız ilk ürünlerin yayınlanmasından sonra sesimize ses veren Yaşar AKGÜL isimli arkadaşın bizi de ilgilendiren mısrâlarını burada paylaşmak.

Ondan önce o yarışmanın 1.si olan şiiri alıyoruz buraya:

-DİN-

"Uymayın der din size,

Uyarsınız dinsize,

Ne icat ettiniz de

Engel oldu din size."

-Garip Yetimoğlu-

Yarışmaya Nevşehir’den katılan bu arkadaşın şiiri kısa ama çok etkileyici idi. Bir Din Dersi muallimi ve ilâhiyâtçı olarak, biraz da mesleğimiz ve de misyonumuz gereği o gün bugündür bu dörtlüğü hep hatırlar, sık sık telâffuz ederim yeri geldiğinde.

Biraz da burdan ilham ve cesâretle biz de hep bir şeyler yazageldik. İşte onlardan, satır aralarında o günlerin dînî, ictimâî, ahlâkî ve de siyâsî atmosferini de yansıtan bir tânesi ve sonrasındakiler:

MODA-NÂME

Ülkede iyice azdı

Nice türden saç modası

Bir çılgınlık; başka ne ki?

Daha, daha aç modası!

Sokaklar bir günâh seli

Kimsenin yok ağzı-dili

Komünizmin bitti pili

Şimdi; açık kıç modası!..

Cadde bizim; fakat, heyhât

Gezemezsin şöyle rahat

Tavırlar hep katı, berbat;

Örtülüye öç modası!...

Sevâbın yeri yok rafta

Müslümanlık, sâde lâfta

Hengâm dolu her tarafta

Yalnız, günâh seç modası!...

Herkes yapar tam tersini

Düşünmez “yârın” dersini

Bilemekte hep hırsını

Fazîleti biç modası!..

Piyasa kahraman dolu

Çalışır hep eli-kolu

İslâma düşmanlık yolu

Müslümanla maç modası!

Bir, başı dönmüşlük gırla

Îkâza cevap; gırgırla!

Gezmekte herkes huzurla!

“Geç efendim, geç” modası!..

Aman aman, eldeki ne?

Yaptığın sığar mı dîne?

Aldırmaz hiç, devâm yine!

Ne bulursan iç modası!...

Aman Rabbim, koru bizi

Şimdiden sardı bir sızı

Ne yapacak, olan kızı?!

Çıplaklık, bir taç modası!

Kızlar kapansın mı eve?

Orada da vardır Tee Vee

Diz kalmaz ki döve döve

Ahlâk, nâmus hiç modası!

Bekâreti tartışırlar

Dans ederler; karışırlar

Zinâ, fuhuş; yarışırlar

Şurda-burda, piç modası!

Ciddî düşünene yer yok

Bakışlar sanki, birer ok

Akıldan geçmektedir çok

Şu toplumdan kaç modası!

Âşık Nûrânî, çok ayıp!

Bırakıp gitmek, hep kayıp

Yine uğraş, sevip-sayıp

Gerçi, biraz güç modası!...

Buna benzer şiirlerimiz peş peşe geldi ve yayınlandı gerek Millî Gazete, gerekse Yeni Devir’de. Bir hafta sonu baktık yukardaki cinas dörtlüğü yazan Garip YETİMOĞLU'yla berâber bizim de adımızın geçtiği bir şiir yer almış sayfada:

ŞÂİRLERE

Garip Yetimoğlu telsiz söylesin

Şakir Arslanoğlu gülsüz söylesin

Yaratan bizlere rahmet eylesin

Zulme, haksızlığa susmamalıyız…

Taşlasın şeytanı Nuri Kahraman

Vermeyelim şu pis modaya aman

Rahmet et bizlere Hz. Rahman(cc)

Küfre, haksızlığa susmamalıyız…

İnsanlık muhtaçtır mânevî em’e

Tüm şâirler sarılmalı kaleme

Özkul, göğüs ger ki; çile, eleme

Cehle, haksızlığa susmamalıyız…

Yaşar ÖZKUL

(27.11.1983 Yeni Devir)

İster istemez heyecanlandık ve de hemen arkasını getirdik:

TAŞLASAK MI?

“Taşla” diyor bana ÖZKUL

Kalmıyor ki Yaşar Kardeş!

Atsak, istasyonlar bozuk

Almıyor ki Yaşar Kardeş!

Herkes belli bir yol tutmuş

Hayâ-edebi unutmuş

Nefisler rûhu uyutmuş

Salmıyor ki Yaşar Kardeş!

İşte kardeş, işte bacım

Dostum, ahbâbım, baş tâcım

Gelse bir, bitecek acım

Gelmiyor ki Yaşar Kardeş!

Taşlasak, hep kaçıyorlar

Taşlamasak içiyorlar

Döküyorlar, saçıyorlar

Dolmuyor ki Yaşar Kardeş!

Şeytan kadar, şeytanlık dert

Olabilse insanlar mert

Karar kılsalar gâyet sert

Kılmıyor ki Yaşar Kardeş!

Tamam, vermeyelim aman

Modadan hâlimiz yaman

Fakat, yanlışları duyan

Silmiyor ki Yaşar Kardeş!

Gerçi, bizden söylemesi

Önce tatbik eylemesi

Bozuk âlet düzgün sesi

Çalmıyor ki Yaşar Kardeş!

Hatâ bizde de var elbet

Önce sen nefsine emret

Sonra at-tut, sonra öğret

Olmuyor ki Yaşar Kardeş!

Buldu sâyenizde fırsat

Nûrî içten etti feryat

Hak yazmadan kimse necât

Bulmuyor ki Yaşar Kardeş!

(11.12.1983 Yeni Devir)

Bu defâ karşılık direkt olarak bize hitâben geldi. Bu daha bir heyecan vericiydi tabiatıyla:

Âşık Nûrânî’ye

İş’e besmeleyle başla

Savaş, boyalı göz-kaşla

Nefsine uyma, yavaşla

Nefis düşman, Nûrânî dost!

Zorbalar, zâlimler haklı

Temelde haç rûhu saklı

Ermiyor genç kızın aklı

Gören pişman, Nûrânî dost!

Bâtıla hizmeti boşla

Sarıl Hakk’a, canla-başla

Önce dostlarını haşla

Kim “Kahraman” Nûrânî dost!

Yıksalar nefis bendini

Bulur îmân, Nûrânî dost!

İçten içe yer kendini

Üryan pişman, Nûrânî dost!

Âşık NÛRÂNÎ’ye cevap

Şeytan taşlaması sevap

Şeytanlaşan görür serap

Bak, çöl pişman Nûrânî dost!

Yaşar Özkul, özlüyorum

Gelecektir, gözlüyorum

Adım adım izliyorum

Zaman pişman, Nûrânî dost!

Yaşar ÖZKUL

(1983 Yeni Devir)

Onun bu şiirleri elbette bize moral verdi, özgüven kazandırdı. Artık o günlerden bu günlere de bu tutku hız kesmeden devam etti.

Gelgelelim; Yaşar AKGÜL kimdir, nerdedir, ne iş yapar? Her kim ise, son kıtada özlüyorum falan da demiş ama hiç görüşmek nasip olmadı. Hayatta mıdır; bilmiyorum? İnşâllâh bu vesileyle tanışmamız, hattâ buluşmamız da mümkün olur.

Diğer yandan, başka isimler de var tabiî. Onları da gelecek yazılarda konu edeceğiz inşâllâh. Sözü bağlarken, Rabbimiz cümlesinden, cümlemizden râzı olsun diyor, sizlere ve de kâffe-i ehl-i îmâna bitimsiz mutluluklar diliyor, kalbî sevgiler-saygılar sunuyorum değerli dostlar wes’selâm…