Bugünkü yazımıza, Ulubey Müftümüz Hâki ÖZGÜL Hoca'nın mûtad hâle getirdiği haftalık sohbette paylaştığı Hadîs-i Şerîf'i teşekkürlerle buraya alarak başlıyoruz:
ALLÂH CC BİR KULU SEVDİĞİNDE
 Allah Teala bir kulu sevdiği zaman Cebrâil’e:
 “Ben filanı seviyorum onu sen de sev!” diye emreder. Cebrail onu sever ve sonra gök halkına:
- Allah filanı seviyor, onu siz de seviniz, diye seslenir. Gök halkı da o kimseyi sever, sonra yeryüzündekilerin kalbinde o kimseye karşı bir sevgi uyanır.
Allah Teala bir kula buğzettiği zaman, Cebrail’e:
“Ben, filanı sevmiyorum, onu sen de sevme!” diye emreder. Cebrail de onu sevmez. Sonra Cebrâil gök halkına:
- Allah filan kişiyi sevmiyor, onu siz de sevmeyin, der. Göktekiler de o kimseyi sevmezler. Sonra da yeryüzündekilerde o kimseye karşı bir kin ve nefret uyanır. (Müslim, Birr 157)
SEVGİNİN NİCELİĞİ, FİLMİN NİTELİĞİ!
Allâh'ın sevdiği kullardan olmamız ve bunun için de sevdiklerimiz yüzünden filmi yakmamak adına kimi sevip sevmeyeceğimiz noktasında gerekli hassâsiyeti göstermeye ve KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERÂBERDİR gerçeği çerçevesinde bizlere muvaffakiyetler lûtfetmesi niyâzıyla, bu minvâlde sözlerimize devâm ediyoruz:
İSLÂM ve İHSAN'DAN; SEVGİ ve İNSAN
İslam ve İhsan sayfasında bu konuyla, daha doğrusu, yukarıya başlık olarak aldığımız Hadîs-i Şerîf'le ilgili daha geniş açıklamalar var. Bu konuyu, sevgiler ve nefretler ekseninde süregiden hayât gerçekliği ve siyâset özelinde iyi değerlendirmek, daha doğrusu iyi anlamak gereklidir. Îman bir bakıma kimi, nasıl seveceğimiz ve de kimi ya da kimleri, neleri, niçin sevmeyeceğimizin manzûmesi değil midir? Uzatmadan bir soruyla noktalamak çalışalım:
MÜ'MİNİN SEVGİSİ ve DÜŞMANLIĞI
Bir mümin bir din düşmanını sever, muhabbet besler, ona omuz verebilir mi? Verirse bu ne anlama gelir? Düşünmek gereklidir diyor; ilgili metne geçiyoruz; buyrun:
KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERÂBERDİR
Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 “Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb 96;  Müslim, Birr 165. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 50; Daavât 98)
*BİR BAŞKA RİVÂYET *
Bir başka rivayette Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e :
Bir kişi bir topluluğu sevdiği halde onların seviyesine erişemezse, böyle biri hakkında ne buyurursunuz? diye sorulduğu, onun da:
“Kişi, sevdiği ile beraberdir” buyurduğu nakledilmiştir.
KIYÂMET NE ZAMAN KOPACAK?
Enes radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet olunmuştur:
Bir bedevi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
- Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. Efendimiz:
– “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu.
ALLÂH ve RESÛLÜNÜN SEVGİSİNİ 
- Allah ve Resûlünün sevgisini, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
– “O halde sen, sevdiğin ile berabersin” buyurdu.  (Buhârî, Edeb 96; Müslim, Birr 161,163)
ÇOK HAZIRLIĞIM YOK AMA!
Bu rivâyet Müslim’indir. Buhârî (Edeb 96) ve Müslim’in (Birr 164) rivâyetlerinde, bedevînin cevabı, “Âhiret için öyle çok oruç, namaz ve sadaka hazırlayabilmiş değilim. Ancak ben Allah’ı ve peygamberini seviyorum” şeklindedir.
Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve:
- Ey Allahın Resûlü, bir topluluğu seven fakat onların işlediği amelleri işleyemeyen bir insan hakkında ne buyurursunuz? dedi. Hz.  Peygamber de:
– “Kişi, sevdiği ile beraberdir” cevabını verdi. (Buhârî, Edeb 96; Müslim, Birr 165. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 50, Daavât 98)
HADÎSİ NASIL ANLAMALIYIZ?
Hayır ehlini ziyaret edip onlarla beraber olmanın, mutlaka onların yaptıklarını yapmaya bağlı olduğu sanılabilir. Yukarıdaki üç hadis ve rivâyet farklılıkları, fazilet sahibi kişilerle beraber olabilmenin bir başka yolunu göstermektedir: Sâlihleri ve iyileri sevmek..
AYNI SEVİYE ŞART DEĞİL; BÂZEN MÜMKÜN DE DEĞİL
Hadîs-i şerîflerin her üçünde de “kişinin, sevdikleriyle beraber olduğu” genel bir kaide ve ifade ile anlatılmaktadır. Öncelikle buradaki beraberlik, hiç şüphesiz her bakımdan yani, fazilet ve derece bakımından beraberlik demek değildir. Aynı yerde veya mecliste bulunan insanlar, beraberdirler ama gerçek durumları, imkânları ve mânevî değerleri farklı farklıdır. Hz. Peygamber’i sevdiği için onunla beraber olacağı  belirtilen kimse, Peygamber aleyhisselâm ile aynı seviyede olacak demek değildir. Ama onunla  cennette bulunma ve onu görebilme imkânına sahip olacak demektir.
BERÂBERLİK TEMELİNDE SEVGİ VARDIR
Öte yandan  “Kişi sevdiği ile beraberdir” beyânında iyilik-kötülük ayırımı yapılmamış, genel bir kaide olarak durum ortaya konulmuştur. Bundan iyileri seven iyilerle, kötüleri seven de kötülerle beraberdir, anlamı çıkar. Zaten  insan, sevdiği kimselerle olmayı onların yakınında bulunmayı ister. Sevmediği kimselerle birlikte vakit geçirmek, başlı başına azap vesilesidir. Kimse de böyle bir beraberliğin peşinde olmaz. Birlikte olma arzusunun  temelinde sevgi yatar.
SEVGİNİN YETECEĞİ MÜJDESİ
Burada dile getirilmiş olan endişe,  amel noksanlığı ya da sevdiklerinin yaptıklarını yapamama gibi durumların, sonuçta sevilen kimselerden ayrı kalmaya sebep olabileceği düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Onun için de “Bir topluluğu sevdiği halde onların yaptıklarını yapamayan, dolayısıyla onların seviyelerine ulaşamayan kimsenin durumu” Peygamber Efendimiz’e sorulmuştur. Efendimiz’in cevabı, bu endişenin yersiz olduğunu ortaya koymuştur. Beraberlik için aynı seviyeyi paylaşmanın ya da aynı şeyleri yapmanın şart olmadığını, iyiliklerinden dolayı sevilen insanlarla beraber olabilmek için onlara duyulan sevginin yeteceğini müjdelemiştir. Çünkü niyet çoğu kere amelden önde gelir. 
ASHÂB-I KİRÂM'IN ENGİN SEVİNCİ
Hadisin râvilerinden Enes İbni Mâlik radıyallahu anh, buraya alınmamış olan bir sözünde, ashâb-ı kirâmın, Hz. Peygamber’den duydukları bu müjdeli beyan üzerine, müslüman oldukları gün dışında hiçbir gün bu derece sevinmediklerini kaydetmektedir [Bk. Müslim, Birr 163]. Hatta bizzat kendisi, “Ben de Allah ve Resûlünü ve Ebû Bekir ile Ömer’i seviyorum. Onların amelleri gibi amel edemediysem de, onlarla beraber olmayı umuyorum” demiştir.
KİŞİ ARKADAŞININ DÎNİ ÜZEREDİR
“Sevgi, itaati ve sevilenin yaptıklarını yapmayı gerektirmez mi?” diye aklımıza bir soru gelebilir. Elbette insan, sevdiği kimseleri üzmek istemez, onların emirlerini yerine getirmeye çalışır, onlara itaattan zevk alır. Ama bütün bunların yeterince yapılamadığı hallerde bile eğer gerçekten “sevgi” varsa, sırf o sevgi, kişiyi sevdikleriyle buluşturabilir. Yani bir anlamda iyileri sevmek, insanı pişman etmez.
HER HÂLÜKÂRDA MUHABBET
O halde “Amelim az, durumum pek iyi değil” diyerek, insan sevdiği iyi kişiler, fazilet ve hayır sahipleriyle beraber olmaktan  uzak kalmamalıdır. Onların meclislerine devam etmeli, ziyâretlerine gitmelidir. Zira sâlihlerle sohbet, hayırların doğmasına vesiledir. Âhirette ise, zaten “Kişi, sevdiğiyle beraberdir.”
HAYIRLI SEÇİMLER, BEREKETLİ GEÇİMLER
Yüce Mevlâ'mız cümlemize bu şuurla yaşamayı, bu anlamda sevdiklerimizin kıymetini ve o muhabbetin değerini bilmeyi, son tahlilde tüm sevdiklerimizle berâber Efendimiz SAV in komşuluğunda buluşmayı lûtfeylesin diyor, seçim sürecimizin de bu minvâlde hayırlara vesîle kılması niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor, kâffeye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm.