Hayvanlar hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Kimse benim hayvanlarla işim olmaz diyemez. Beslemiyorsa bile sokakta karşılaşıyor, karşılaşmıyorsa bile onlardan elde edilen eti, sütü, peyniri, yoğurdu tüketiyor. Bu da hayvanlarla insanların varoluşundan beri birbirleriyle etkileşim içerisinde olmalarını gerektiriyor. Elbette her etkileşimde olduğu gibi insan hayvan etkileşiminde de belli bir düzen ve nizam vardır. Bu nizam inançlarla ve ülkeler için de yasalarla oluşmuştur. İnsan eşrefi mahlukattır. Yani yaratılmışların en üstünü. Hayvanlar doğanın dengesini korumakla birlikte yaratılmışların en üstünü olan insana da hizmet etmektedir. Bu silsilede ise insanların hayvanları kullanmakla birlikte onlara eziyet etme hakları yoktur. Bu konuda dinimizin emir ve buyruklarını inceleme ayrı bir yazının konusu. Ben burada hukuk sistemimizde hayvanların yerine kısaca değineceğim.

Hayvanlara yönelik şiddet ve eziyet görüntüleri bir süredir medyaya düşmekteydi. Bunun karşısında hayvanlara iyi davranılmasına yönelik toplumsal bilinci artıracak çalışmalar yapıldı. Her alanda olduğu gibi hayvanlara yönelik uygulamalar alanında da hassasiyet epey arttı. Akabinde yaşanan süreçte sokakta başıboş dolaşan köpeklerin vatandaşlara saldırmaları gündem oldu. Çeşitli şehirlerde hayvanların özellikle kadın ve çocuklara saldırmaları hatta onları öldürmeleri haberlerde yerini almaya başladı. Buna çözüm olmak amacıyla sunulan fikirler de kendilerini hayvansever olarak niteleyen kişiler tarafından tepkiyle karşılandı. Ülkemizde maalesef bir güruh var ki belli konuları tekellerine almış vaziyetteler ve bu konularda başkalarına söz hakkı tanımıyorlar. Birtakım siyasetçiler de alkış ve beğeni uğruna bu güruhu pohpohluyor. Kadın haklarını tekeline alanlar başkalarının çözüm önerileri sunmalarına izin vermez ve hatta beğenmiyorlarsa kadın düşmanı ilan ederler. Ağaçlarla ilgili tekelciler farklı çözüm önerileri sunanları doğa düşmanı ilan ederler. Aynı şekilde hayvanlara yönelik eziyete dur demekle birlikte hayvanların insan yaşamını etkilemesini hatta şehirlerde tehdit etmesini engellemek için çalışma yapalım fikrine de hayvan düşmanı damgasını yapıştırarak susturmaktadırlar. Bunu yapan güruh da büyük çoğunlukla hayvanı evde kedi köpek beslemekten ibaret zanneden kişilerdir. Köyünde birçok ineği, tavuğu, kazı, kedisi olan Ahmet amca “şehirdeki hayvanlar insanlara saldırıyor, bunları toplayıp nezih barınaklar hazırlanarak oralarda bakalım” dese onu dahi hayvan düşmanı ilan ediyorlar.

Tüm bu tartışmalar bir kenara, hayvanların hukukumuzdaki yeri düşündürücü boyuttaydı. Hayvanlar sahipli olması ve sahipsiz olmasına göre ayrım yapılarak değerlendirilmekteydi. Hayvanlara yönelik her türlü kötü muameleme 5326 sayılı Kabahatler Kanunu uyarınca kabahat olarak nitelendirilmekte ve idari para cezasına tabi olmaktaydı. Yani sokak köpeğini öldüren veya eziyet eden kişi idari para cezasını ödeyerek hayatına devam ediyordu. Eğer hayvan sahipli ise sahibinin malı yani eşyası kabul edilerek diğer şartları da sağlıyorsa ona zarar veren kişi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu uyarınca mala zarar verme suçundan ceza alma ihtimaliyle karşı karşıya kalıyordu. Yani sahipli hayvan, eşya-mal olarak görülüyordu. Sahibinin malına zarar vermiş kişiye uygulanan ceza uygulanıyordu. Kişinin arabasına zarar vermekle hayvanını öldürmek aynı gibiydi. Ancak bu hayvan sahipsizse ona yapılan her türlü kötü muamele cezasız kalıyordu. Toplumsal tepkiler neticesinde oluşan kamuoyu sonrası yapılan çalışmalarla 14.07.2021 tarihli resmi gazete yayımlanarak yürürlüğe giren 7332 sayılı kanun bu konuda birtakım değişiklikler yaptı. Hem hayvanların bakımı konusunda belediyelere ve ilgili kurumlara sorumluluklar yüklendi hem de hayvanlara yönelik eziyetlerde sahipli sahipsiz ayrımı gözetlemeksizin bazı durumlar kabahat olmaktan çıkarılarak suç haline getirildi. Nesli tükenmekte olan hayvanlara zarar veren, hayvanları kasten öldüren, tecavüz eden, işkence eden, dövüştüren kişiler artık idari para cezası ile kurtulamayacak olup haklarında kamu davası açılarak cezalandırılacaklardır. Bu durum elbette güzel bir gelişmedir. Ancak bununla birlikte sokaktaki saldırgan hayvanların toplanarak barınaklarda bakılması yönündeki sorumluluklar da ilgili kurumlar tarafından yerine getirilmelidir. Bir kız çocuğu öldükten, yüzü parçalandıktan sonra artık hiçbir anlamı kalmamaktadır. Bu konuda yetkililerin de bir an önce düzenlenen yasa doğrultusunda sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekmektedir.