İşverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumlulukları 4857 Sayılı İş Kanunun da ele alınmıştır.

İşçi alçakları ve tazminatlarına ilişkin haklarından bahsetmeden önce İş Kanunundan hareketle birkaç tanıma değinmemizde fayda var.

İşçi: İşçi, 4857 Sayılı İş Kanunu göre, hizmet akdine dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan kişi olarak tanımlanmaktadır. Buna göre işçiyi, "geçerli bir iş ilişkine dayanarak çalışan kişidir" biçiminde tanımlamak mümkündür.

İşçi kavramının  unsurlarını ele alacak olursak;

   - Geçerli bir iş İlişkisinin olması gerekir.
            - Herhangi bir işin yapılması gerekir.
            - Karşılık uğruna çalışılmalıdır.
            - Zamana göre ücret
            - Parça başı ücret
            - Prim ücret sistemi
            - İşverene bağımlı olarak çalışılması gerekir.

İşveren: İş kanununa göre bir hizmet akdine dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığı işçi çalıştıran tüzel veya gerçek kişilere işveren denir.

İşveren sayılmada en önemli unsur işçi çalıştırma durumudur. İşçinin işverene uygun olarak iş yapma borcu karşısında, işverenin işçiden işi yapmasını isteme ve bunun için gerekli talimatı verme hakları bulunmaktadır.

İş yeri: İş kanununda işyeri işin yapıldığı yer olarak tanımlanır. Diğer yandan aynı yasa “İşin niteliği ve yürütme bakımından iş yerine bağlı bulunan yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım beden veya mesleki eğitim yerleri gibi eklentiler ve araçlar da iş yerinden sayılır.” hükmüne yer vermektedir.

Buna göre iş yeri, işin yapıldığı yer olan asıl iş yeri ile iş yerine bağlı yerler ve eklentiler ile araçlardan oluşan ve iş verenin belirli bir teknik amacı sürekli olarak izlediği faaliyetlerdir.

Başlıca işçi alacakları şunlardır;

1.     Kıdem Tazminatı

İşçinin, iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nda sayılan nedenlerden biriyle son bulması halinde alabileceği tazminattır.

Bunun için;

4857 sayılı İş Kanunu’na tabi işçi olmak,

En az bir yıl çalışmış olmak,

İş sözleşmesinin iş kanununda belirtilen nedenlerden birisi ile sonlandırılması gerekir.

Belirli süreli iş sözleşmesinin kendiliğinden sona ermesi halinde kıdem tazminatına hak kazanılamaz. Ancak iş sözleşmesinin, işin bitiminden önce işveren tarafından haksız nedenlerle veya işçi tarafından haklı nedenlerle feshedilmesi durumunda kıdem tazminatına hak kazanılır. Kıdem tazminatı, aylık giydirilmiş brüt ücret üzerinden hesaplanır.

2.     İhbar Tazminatı

4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca, iş sözleşmesi feshedilmeden önce karşı tarafa yazılı olarak bildirim gereklidir.

Bildirim süresi;

6 aya kadar süren çalışmalarda 2 hafta,

6 aydan 1,5 yıla kadar süren çalışmalarda 4 hafta,

1,5 yıldan 3 yıla kadar süren çalışmalarda 6 hafta,

3 yıldan uzun süren çalışmalarda 8 haftadır.

İş sözleşmesinin; işçi tarafından feshedilmesi haliyle işveren tarafından işçinin deneme süresi içinde veya haklı nedenlerle feshi halinde, ihbar tazminatı ödenmeyecektir.

3.     İş Kazası, Meslek Hastalığı Tazminatı

İş kazası geçiren işçinin, maddi ve manevi olarak uğradığı zararlara karşılık alabileceği işçi alacakları (tazminat) olarak tanımlanmaktadır.

Bu kapsamda;

Cenaze giderleri (ölüm halinde),

Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar (ölüm halinde),

Tedavi giderleri,

Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,

Kazanç kaybı,

Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar,

Talep edilebilir.

4.     Fazla Mesai Ücreti

4857 sayılı İş Kanunu m. 63’e göre, işçinin çalışma süresi haftalık 45 saatten fazla olamaz. Çalışma saatlerinin 45 saatten fazla olması, fazla çalışma kapsamına girer. Fazla çalışma için, 4857 sayılı İş Kanunu m. 41/7’ye göre, işçinin onayının alınması gerekmektedir.

İşçinin günlük çalışma süresi en fazla 11 saattir. Günlük 11 saati aşan çalışmalar, haftalık çalışma süresi 45 saati aşmasa da, fazla çalışma sayılır.

İşçinin gece çalışma süresi 7,5 saatten fazla olamaz. 7,5 saati aşan gece çalışması, haftalık çalışma süresi 45 saati aşmasa da fazla çalışma sayılır.

4857 sayılı İş Kanunu m. 41 uyarınca, fazla mesai ücreti 1,5 yevmiye olarak ödenir.

5.     Hafta Tatili Ücreti

4857 sayılı İş Kanunu m. 41 uyarınca hafta tatili, haftada altı iş günü çalışan ya da çalışmış kabul edilen işçinin, yedinci gün 24 saat boyunca sahip olduğu dinlenme hakkıdır. Çalışılmayan hafta tatili günü için işveren, o günün ücretini tam olarak ödemek zorundadır. Hafta tatilinde çalışan işçinin, çalışılan günün yevmiyesi ile varsa fazla çalışma yevmiye alacağı hakkı doğmaktadır.

6.     Ulusal Bayram ve Genel Tatil Ücreti

4857 sayılı İş Kanunu m. 47’ye göre; işçi, kanunlarda ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışmazsa, o günün ücretini tam olarak alır. İşçi, tatil yapmaz da çalışırsa; ayrıca çalıştığı her gün için bir günlük yevmiye ödenir. Buradan hareketle, ulusal bayram ve genel tatil günü çalışan işçinin, 2 yevmiye alacağı olacaktır.

7.     Yıllık İzin Ücreti

4857 sayılı İş Kanunu m. 53 uyarınca; deneme süresi dahil, en az bir yıl çalışmış olan işçinin yıllık ücretli izin hakkı vardır. Bu haktan vazgeçilemez. Bir yıldan az süren mevsimlik veya kampanya işlerinde çalışan işçiler yönünden, yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümler uygulanmaz.

İşçinin yıllık ücretli izin süresi, hizmet süresine göre değişmektedir.

Buna itibarla;

a) Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) hizmet süresi olanlara on dört günden,

b) Beş yıldan fazla onbeş yıldan az hizmet süresi olanlara yirmi günden,

c) On beş yıl (dahil) ve daha fazla hizmet süresi olanlara yirmi altı günden,

az yıllık ücretli izin verilemez.

Bununla birlikte; 18 ve daha küçük yaştaki işçilerle, 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamaz.

8.     Asgari Geçim İndirimi

İşçinin kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için devletin uyguladığı gelir vergisi indirimi, asgari geçim indirimi (AGİ) olarak adlandırılır. AGİ de işçi alacakları kapsamında değerlendirilir.

AGİ, 01.01.2008’den itibaren zorunlu hale gelmiştir. AGİ hesaplamalarında; asgari ücretin yıllık brüt tutarı, işçinin medeni durumu ve çocuk sayısı dikkate alınır.

9.     Kötü Niyet Tazminatı

İş sözleşmesinin; işveren tarafından, fesih hakkının kötüye kullanılmak suretiyle sona erdirilmesi halinde işçiye, bildirim süresinin üç katı tutarında tazminat ödenir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 18, 19, 20 ve 21. maddeleri kapsamındaki işçiler bu kapsama dahil değildir. İşçinin işe iade imkânı varsa, kötü niyet tazminatı söz konusu olmayacaktır.

4857 Sayılı İş Kanunumuz İşçi alacakları ve tazminatlarını güvence altına alarak işbu konuları ayrıntısı ile düzenlemiştir. Her ne kadar yasalarla güvence altına alınmış olsa da ne yazık ki mağduriyetlerin giderilmesi hususunda tam manada  çözüm olamamıştır. Ahlaki değerleri de göz önüne alarak, işçinin işverenmiş, işverenin işçiymiş gibi düşünüp bu yönde hareket etmesi, yapılan işin hakkını vermek için aldığı ücreti hak etmek için gereklidir. 

İşçi, bugüne kadar ne kapitalist ve liberal sistemlerde, ne de komünist ve kolektivist düzenlerde aradığını bulabilmiştir.. Bu sistemlerin çoğunda arz-talep bütünüyle devlet tekelinde ya da büyük sermaye sahiplerinin güdümünde olduğundan, işçinin, kendi ücret standardını belirleme hususunda hiçbir tercih şansı yoktur. Bütünüyle mukâyese esaslarının ortadan kaldırıldığı bu dünyada işçi, eline verileni öpüp başına koymak zorundadır. Bu sistemlerin tek ortak yanı, hepsinde de işçinin istismar edilmesidir.

İşveren ve işçi ayırımının birer sınıf olarak ortaya çıkışı, iktisadî faaliyetlerin büyük çapta yapılmaya başlandığı dönemlere has bir durumdur ve özellikle de Batı'ya ait bir hadisedir. Çalışma hayatında emeğin kiraya verilmesi ve kiralanması açısından işçi ve işveren tabirleri İslam toplumunda da vardır; ama bu ayrım işçi sınıfı, proletarya, patron ve burjuvazi kavramlarının çağrıştırdığı uygulamalardan tamamen farklıdır.

Bu konu da gelin bir hadise kulak verelim.

“Allah Teâlâ, çalıştırdığı işçiden azami verim aldığı halde, onun ücretini tam ödemeyenin öteki hayatta hasmı olacaktır!” (Buhârî, İcâre, 10)

Özetle, beşeri olarak düzenlenen kanunlar, ister işçi olsun ister işveren ahlaki değerleri koruyup gereken mekanizmayı sağlamak konusunda yetersizdir. İşçisine zulmetmeyen  ve hakkını geciktirmeyen işverenlerin, hakkını vererek yapabilen, işinde ehil olan işçilerin daim olması temennisiyle…