Günlerdir bahsediyorduk. Sürekli Çin’i takip ediyorduk, televizyon ekranlarından ve artık Türkiye de bu çemberin içinde yerini aldı. Birçok vakamızın olmasıyla birlikte ilk kaybımızı da verdik ve vakaların sayısı katlanarak artıyor. Bu durum Dünya genelinde bir pandemi. Artık bu küreselleşen sorunla iç içeyiz.  Kayıp vermeye de başladık ve kayıplar muhakkak artacaktır artık dikkat etmeliyiz bu işin şakası yok.  Sevdiklerimizle tekrardan bir arada olmak istiyorsak yaz geldiğinde sahilde tekrardan eksiksiz kahvaltı yapmak, denize girmek, kalabalık bayramlaşmalar ya da kalabalık düğünlerimize eksiksiz katılmak istiyorsak sabretmenin tam zamanı. Korkuya kapılıp ve her söylenene inanıp kendimizi yıpratmayalım.

Görüyoruz ki her türlü tedbire veya bilgilendirmeye rağmen umursamayanlar var. Cahille bir yarışa girmek boşa kürek çekmeye benzer. Devletimizin katı kurallar uygulamasına gerek kalmadan aslında olayın bilincini kavrayarak gerekeni yapmamız gerekiyor. Bu süreçte en hassas kesim yaşlılarımız ve en çok onların izole olmaları gerekiyor. Ancak gözlemlerimize göre yaşlılar bunun çok da farkında değil. Tam da bu noktada yakınlarına büyük bir özveriyle onları koruma ve durumu iyice açıklama görevi düşüyor. 

Virüsün belirtilerini görmeden de virüsü taşıyabiliriz kanımızda çıkmadan da aktif taşıyıcı olabiliriz o yüzden de bu iş düşmanın nerden geleceğini bilmeyip tedbirli bekleyen askerlerin işi gibi her an tedbirli olmalıyız.

2020 geldi ama hiç yüzümüzü güldürmedi. Her gün daha da kötüye giden bir evren içerisinde uyanıyoruz ve nefes alıyoruz. Ama 2020’nin tüm dünyaya öğrettiği en iyi olay el yıkamak ve hijyen olmak. Aslında bizler el temizliği konusunda zaten yapılması gerekeni yapsak bu tür mikroplarla fazla karşılaşmayız.

Kul hakkına girmek istemiyorsak parklarda ve okullarda çocuk sesleri, camilerde toplu ibadetler, eskisi gibi kalabalıkla geçen bayram, düğün, cenaze  gibi yada dostlarımızın hoş sohbetleriyle tekrardan buluşmak istiyorsak evimizden çıkmayalım. Bu süreci hafif atlatalım. Evde kal Türkiye’m.