Karadeniz’in incisi Ordu son günlerde cinayet, intihar, trafik kazaları ve cinnet haberleri ile sıkça ülke gündeminde yer almaya başladı. Kuzey Yıldızı dizisi ile yıldızı parlayan ve dikkat çeken Ordu’da son günlerde meydana gelen intihar, cinayet, cinnet, kavga, trafik kazaları, uyuşturucu satışı ve kaçakçılığı, sahte içki imalatları ve daha bir çok asayiş olayı ile sıkça ülke gündemine gelmeye başladı.

En son olarak daha Yozgat’a giderken geçirdikleri trafik kazası sonrası yaşamını yitiren Ordu Gençlerbirliği Kadın hentbol takımından Sinem Aksu ve Göksu Akyel’in acısını yaşayamadan geçtiğimiz akşam yaşanan ve 20 yaşındaki Ordu Üniversitesi öğrencisi Ceren Özdemir’in ölümüyle sonuçlanan cinayet olayı yüreğimizi yaktı. Cinayet olayının iç yüzü ise daha vahim. Çünkü Ceren Özdemir'in katil zanlısı Özgür A. 14 yıl önce yine Ordu'da bir çocuğu öldürmüş, 13 yıl boyunca polisten, askerden kaçmış ve 2018 yılında da hırsızlık yaparken suçüstü yakalanmış. Yine ne vahimdir ki zanlı 1 Aralık tarihinde hükümlü bulunduğu cezaevinden kaçıp cinayet saatine kadar elini kolunu sallaya sallaya Ordu sokaklarında gezmiş. Artık bir Ordulu olarak yarına nasıl uyanacağımızı düşünür olduk. Fazla gerilere gitmeye gerek yok. Bu ay içinde Ordu’da yaşanan olaylar ekonomik, psikolojik ve sosyal çöküntünün sinyallerini vermeye başladı, geçti bile. Bunu analiz etmek için ne ekonomist, ne sosyolog ne de psikolog olmaya gerek yok, durum ortada. Felaket tellallığına da gerek yok ancak 12 kişiyi öldüren seri katilin ele geçirildiği Ordu’da, Mesudiye’de kardeşler arasında çıkan kavgada M.B’nin silahla, Ünye’de H.C’nin çocuklarının gözü önünde eşi İ.K.’yi bıçak ve satırla vahşice öldürmesi, Fatsa’da daha 13 yaşındaki S.E.U’nun babasının silahı ile, Ordulu iş adamı M.I’nın kendi silahı ile intihar etmesi, Korgan’da M.O’nun cesedinin dere yatağında, Ünye’de S.Ç.’nin cesedinin inşaatta bulunması, trafik kazaları özellikle de ‘pat pat’ olarak tabir edilen tarım aracı kazaları ile ölümler ve bilmediğimiz daha bir çok ölüm vakaları bu ay içinde yaşandı. Bu yaşanan olaylar da Ordu’da neler oluyor, nereye gidiyoruz? Sorusunu akıllara getiriyor. İnsanlar sokağa çıkamaz, kimseye güvenemez oldu. Durum ülke genelinde de pek farksız değil. Ordu’da yaşananlar ülke gerçeğini açıkça ortaya koyuyor zaten. Ekonomik, psikolojik ve sosyolojik olarak çöküntü içinde olan mutsuz insanlar artık çareyi ya psikolojik ilaçlarda ya da başka türlü yollarla çözmeye çalışıyor. Uzmanlarla görüştüğümüzde insanların çoğunun psikolojik haplarla hayata tutunmaya çalıştığını duyuyor ve görüyoruz. Memlekette bir çocuğun başını bile okşamaya korkar olduk artık, ailelerin yaşanmış taciz olaylarından dolayı nasıl bir tepki göstereceğini bilemediğimiz için. Ülke genelinde ve Ordu’da ekonomi düzelmedikçe ve acil eylem planları hayata geçirilmedikçe içimden “sanki bu iyi günlerimiz” diyesim geliyor. Tabi ki olmasın ancak artık insanlarımız da ölmesin, taciz ve istismar edilmesin. Mutsuz, umutsuz ve amaçsız bir şekilde sokaklarda dolaşmasın istiyorum.

 Yazımın başında da söylediğim gibi felaket tellalcısı olmaya gerek yok ama ben de dünyaya getirdiğim tek çocuğumu kavgasız, kaygısız, gürültüsüz, mutlu bir dünyada büyütmek ve geleceğe hazırlamak istiyorum. Bir baba olarak çok mu şey istiyorum acaba? *Muzaffer ŞENSOY