Rahmet ve bereket ayı Ramazan’ın ülkemize ve tüm İslam alemine hayırlar getirmesini temenni ederim. On bir ayın sultanı olan Ramazan; Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı, içinde bin aydan daha hayırlı olan “Kadir Gecesi”ni barındırdığı için tüm İslam alemince en kıymetli aydır.

Ramazan ayının gelmesi ile çarşı ve pazarlarda Ramazan ayı bereketi yaşanıyor. İhtiyaçlarını karşılamak için alışverişe çıkanlar, gıda fiyatlarındaki artışları da sorguluyorlar. Ramazan ayının vazgeçilmez parçası iftar sofralarına bereket katan birçok tarımsal ürün, geçtiğimiz yıllara göre fazlasıyla yüksek fiyattan satın alınabiliyor.

Tüketici kadar üretici de fiyatlardan şikayetçi. Hem girdi maliyetlerindeki artışlar hem de tarımsal ürünlerde karşımıza çıkan sorunlar üreticiyi de çaresiz bırakmış durumda.

Üreticiden ve tüketiciden gelen yorum ve eleştirilere karşılık, hükümetin gıda ve tarımsal ürün izleme ve değerlendirme amacıyla bir ekip oluşturduğu kamuoyu ile paylaşıldı. Gıda fiyatlarının enflasyon üzerindeki baskısını ve kamuoyunda oluşan fiyat artışına karşı hassasiyeti değerlendirmek ve çözüm üretmek adına kurulan ekibin telkinlerinin gıda fiyatlarını kontrol altına almada faydalı olacağını umuyorum.

Çiftçimiz bugün birçok tarım ürünün üretiminden vazgeçmiş durumda. Bunun en temel nedeni çiftçinin o üründen yeteri kadar para kazanamamasıdır. Sırf bu nedenle boş bırakılan tarım arazileri ülkemiz için büyük kayıp.

Her bir tarım ürünü için arz ve talebi değerlendirmek gerekir. Ülkemizde hangi tarım ürününün tüketimi ne seviyede, o üründe iç tüketimin haricinde ihracat potansiyeli var mı sorgulanmalıdır. İthalatı yerli üretiminden çok daha ucuza gelecek ürünler için ithalatın bir seçenek olduğunu kabul etmek, orta ve uzun vadede yurtiçinde daha ekonomik bir üretim yapılabilir mi sorgulamak gerekir.

Tarımsal ürün üretiminde hangi seviyede üretime ihtiyacımızın olduğu, üretimin hangi bölgelerde yapılacağı ve üreticinin nasıl destekleneceği yine cevaplandırılması gereken sorulardandır. Halihazırda ülkemizde üretimi yapılırken ithalatı da yapılan ürünlerle ilgili de bu değerlendirmeyi yapmak ve mümkünse üretimi talebe yetecek hale getirecek faaliyetlerde bulunmak üreticimize ve ülke ekonomimize fayda sağlayacaktır.

Üretici ile tüketici arasında zincirin halkalarının artması da doğal olarak fiyatları artıran bir unsurdur. Bazı tarım ürünlerinde aracı tüccarın, aracılık vazifesinden çok spekülatör vazifesi gördüğünü ve bunun da tarım ürünü fiyatlarına olumsuz yansıdığına şahit oluyoruz. Spekülasyona mahal vermeyecek düzenlemelerin getirilmesi bir ölçüde devletin görevidir.

Satış noktalarındaki yüksek kâr marjları da gıda fiyatları üzerinde olumsuz bir baskı yaratıyor. Sebze ve meyvenin daha az maliyetli satış alanlarında tüketiciye sunulması konusunda bir düzenleme yapılabilir.

Tarımsal ürünlerde israfın önlenmesi, lojistik seçeneklerinin ve maliyetlerinin gözden geçirilmesi, üreticinin doğru hasat ve depolama koşullarını öğrenmesi, mazot, tohum gibi üretici girdi maliyetlerini düşürecek tedbirlerin alınması her bir ürün için oluşturulacak tarım politikasında değerlendirilmesi gereken diğer unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.

Gıda fiyatlarının enflasyona baskısını azaltmak için belirli tarım ürünlerinde ithalatı serbest bırakmak ancak günü kurtarmak olur. Anadolu toprakları ülkemizde tüketilen çoğu tarım ürününün yetiştirilebileceği bereketli toprakları bize sunuyor. Yeter ki biz elimizdeki potansiyeli doğru kullanalım.