Milletimiz için, rûhuna muvafık olarak, iftarları, sahurları, teravihleri, dâvetleri, sıra dışı câmi ve medya programları, sohbetler, belediyelerin öncülük ettiği sanatsal, ilmî koferans ve konuşmalarla berâber dolu dolu geçtiğine inandığımız her yönüyle iyilik, güzellik ve fazîlet meşheri olan bir rahmet ayı Ramazanı daha yaşadık; lütfetti Rabbimiz bize Elhamdülillâh.  

Ve bugün, bolluğun, maddi ve manevi bereketin, huzurun doya doya yaşandığı, Allah’ın rahmet ve mağfiretinin, insanlar arasında paylaşma ve cömertliğin zirveye ulaştığı bir Ramazan ayını daha tamamlamış olduk. Millet olarak birlik ve beraberliğimizin pekişmesine, hoşgörü, yardımlaşma ve dayanışma, paylaşma ve muhtaçlara sahip çıkma gibi vasıflarla toplumsal barışımızın, birlik ve beraberliğimizin daha da güçlenmesine sebep olacağını umduğumuz Ramazan Bayramı’na kavuştuk, bunun mutluluk ve coşkusu içerisindeyiz çok şükür. 

BAYRAM, UMÛMÎ SEVİNÇTİR… 

Bayramlar, milli ve dini duyguların, örf ve adetler ile bütünleşerek sevgi, saygı, kardeşlik ve paylaşmanın, sosyal yardımlaşma ve dayanışma geleneğinin en güzel şekilde yaşandığı günler olması hasebiyle toplumsal yönden çok önemli bir yer tutmakta, büyük önem taşımaktadır. 

Bu sebepten dolayı, iyilik yapmayı seven faziletli Milletimizin özünde, kültüründe, geleneğinde, ruhunda ve inancında var olan gönül zenginliği ve güzel ahlakı yansıtan; sevinç, paylaşma, kaynaşma ve yardımlaşma, sahip çıkma günü olan bu güzel Ramazan Bayramını fırsat bilerek, milletçe kardeşliğimizi daha da pekiştirip, dargınlıkları ve kırgınlıkları bir tarafa bırakarak bu eşsiz vatanımız için şehit düşmüş ecdadımız ve günümüz şehit ve gâzilerinin fedâkârlık ve şanlarına yakışan sorumluluk duygusunu üzerimizde hissederek, sergilediğimiz bu birlik ve beraberliği en güçlü şekilde göstermeye devam etmeliyiz. 

Bu manada bayramı bayram yapanın; paylaşma duygusu ile hareket etmekten geçtiği gerçeğini göz önüne alıp yakınlarımızdan başlayarak, akrabalarımızı, komşularımızı, vatanımızı canı pahasına savunan şehitlerimizin kıymetli ailelerini, yetim, öksüz, kimsesi olmayan, hasta, yaşlı ve yardıma muhtaç insanlarımızı ziyaret etmeli, gönüllerini almalı, ihtiyaçlarını gidermeli ve bu sayede hem onlar hem de kendimiz için bayramı bayram tadında yaşama erdemine ve mutluluğuna erişmeliyiz. 

BARIŞINCAYA KADAR?! 

Bayramda küslükler ve dargınlıklar ortadan kaldırılmalıdır; Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur: 

 “Her pazartesi ve perşembe günü ameller Allah'a arz olunur. Din kardeşi ile arasında düşmanlık bulunan kişi dışında Allah'a şirk koşmayan her kulun günahları bağışlanır. (Meleklere) siz şu iki kişiyi birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin, buyurulur." (Müslim, Birr 36.) 

Bayram demek samimiyet demektir, bayram demek, iyi niyet demektir, Bayram demek, insani, dini ve milli hassasiyetlerle ihtiyacımız olan bütün güzelliklerin birlikte yaşandığı, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının, sevgi ve saygının güzel örneklerinin sergilendiği, toplumun tüm kesimlerinin birbiriyle kaynaştığı, paylaşma ve dayanışma günleri demektir. Bayram demek Allah’ın emrettiklerini en güzel şekilde yapıp yasaklarından da en azami şekilde kaçarak günü yaşamak demektir. 

ÜMMET’TEN İNSANLIĞA… 

Dolayısıyla Ramazan Bayramı’nın gerek bölgemizde gerekse tüm İslam coğrafyasında akan kanın bir an önce durmasına, dökülen gözyaşlarının dinmesine, ülkemiz ve gönül coğrafyamız başta olmak üzere tüm dünyaya huzur ve güven ortamının hâkim olmasına vesile olmasını Rabbimizden niyâz ediyoruz. 

Bu duygu ve düşüncelerle; Ramazan Bayramının manevi ikliminin bütün müslümanları kuşatmasını, tüm insanlığa barış, kardeşlik, huzur ve mutluluk getirmesini Rabbimizden niyaz ediyor, 

Aziz milletimizin ve Alem-i İslam’ın Ramazan Bayramını en içten dileklerimle kutluyor, başta bu yazıyı hazırlamada fikir metin olarak kendisinden istifâde ettiğim Lüleburgaz'dan Eyüp Sabri ERDEM Bey kardeşimiz olmak üzere oradan buraya cümleye sevgi ve de saygılar sunuyorum wes’selâm...