Haftalardır korana ile iç içeyiz ve artık onunla yaşıyoruz. Hasta olmamaya çalışıyoruz. İzole olmaya çalışıyoruz. Her ne kadar soyutlanmaya çalışsak da korona yaşamımızın tam ortasına bağdaş kurdu bile. Hele sokağa çıkma yasağının ilan edildiği Cuma akşamı bizim için temasta zirve oldu. İyi veya kötü bu süreci bir aydır emek vererek yürütenlerin geldiği nokta tekrardan sıfırlandı başa sardılar.

Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca’ya bu süreçteki tavrı için minnettarım. Yine sağlık sektörünün içinde olan veya dolaylı olarak içinde olan herkese de teşekkürü bir borç bilirim. Düşünsenize size evinizde oturun başka bir şey istemiyoruz diyorlar ve kendileri cephede savaşıyorlar. Onlarında evlatları, anne, babaları, eşleri var ama evlerine gidemiyorlar insanları kurtarmak için. Böyle bir fedakarlığa bizlerde sadece evde kalarak katkıda bulunuyoruz. Şu döneme kadar korana virüsü kapsamında yapılanlarla sağlık sistemimizle gurur duyuyorum. Başardık artık demelerini iple çekiyorum.

Farklı bir konu ile devam edelim. Tahliyeler oldu. Cezaevindeki bir çok kişi özgürlüklerine kavuştular. Peki bizim özgürlüğümüz güvende mi hala? İçimizde zaten soru işaretleri dolu şimdi böyle titrek bir şekilde mi yaşayacağız? Ben bir anneyim ve aklıma ilk gelen evlatlarım! Onlar için sokak ne kadar güvenli? Suçun azı çoğu yok, yasak olan bir şeyi yapıp ceza almışsa çekecek düşüncesindeyim. Bugün af, yarın af ve ilerde nasılsa af çıkacak düşüncesiyle suç işlemede rahatlık olacağı düşüncesine sahibim kusuruma bakmayın. Belki de düşüncem kimilerine göre yanlış olabilir ama bu da fikrim.  Saygılı olmak zorundayız. Hem yasayı çıkaranlara hem de çıkmasını istemeyenlere karşı. Çünkü demokratik bir ülkedeyiz ve herkes fikrini söyleyebiliyor.

Son olarak da el yıkamasından sonra ekmek yapmasını da öğrendiysek sıradaki levele geçebiliriz. Sıradaki teknolojik olsun, bilim olsun, ileriye dönük gelişmeye ve geliştirmeye dönük bir adım olsun diye temenni edebiliyorum. Salıkla kalalım evde kalalım Ordu’m.