İçimde kocaman bir “ya da” barındırıyorum. Çünkü muhakkak ‘Vardır diğer bir sebebi’ düşüncesi emin olun bazen en büyük sorunları çözmeye yetiyor. Bu kelime sihirli bir etki taşıyor resmen. Ya öyle olmasaydı? Bir düşünesinize “ya da” olmayan bir hayatı… Seçenek yok, olumlu bir sonuca varacağınız ihtimal yok. Korkunç… Nereye varmak istiyorum buradan diye merak ediyorsanız şimdi asıl konuya giriyorum.

Eskipazar’da Karadeniz’in ilk botanik parkı artık olmayacak. Yerine Ordu Şehir Hastanesi inşa edilecek. Eminim kimse oraya yapılan 15 Milyonluk yatırımı çöpe atmak istememişti. Ya da zaten yapılan onca masrafla çöpe dönen arazi bu şekilde kurtarılmak istenmişti. Böyle düşününce çok da can acıtmıyor değil mi?

Tarihi ve kültürel bir sembol olmanın ötesinde,  Ordu’da en önemli tarımsal ürün fındık, serbest piyasaya kurban edildi. Ciddi ciddi peşkeş çekildi. Sadece fiyat üreticiyi tatmin etmiyor diye değil; fındık, tek bir firmanın malı gibi hissettirildi. Buna yerli firmalar da göz yumdu ya da yumduruldu. Fındıkla ilgili üretim yasaklandı sanki. Proje üretip fındığı çeşitlendirmek isteyen de desteklenmiyor. Ya da devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin, fındıkla ilgili çok daha değişik planları var. Öyle ki Dünya fındığının yüzde 75’i her şeye rağmen Ordu ve Giresun’da üretiliyor. Yani şimdi TMO da devredeyken, belki de devlet kendisi, tüm dünyaya meydan okuyacak bir fındık işleme tesisi kuracak. Fındığın ana yurdu, çikolatanın da merkezi olacak. İtalya’ya bile çikolata satacağız. Olması gerektiği gibi…

Konudan konuya zıplıyoruz ama o kadar çok “ya da”mız var ki. Örneğin OSKİ. Ordu Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü. Ardışık sayı misali üst üste su kesintileriyle isyan ettirdi. Elbette ki bakım onarım alt yapı çalışmaları gibi birçok sebebe bağlı mecburi kesintiler bunlar. Ana vanada patlama yaşanması da tuz biber oldu. Sonuç;  kes muslukları… Oski aslında oldukça iyi bir planlama ile çalışıyor, sorunlara anında müdahale edilirken minimum sorun hedefleniyor. Yani kesintiler kesinlikle zorunlu. Ya da bu çağda hunharca kullandığımız, yokluğunu hiç düşünmediğimiz suyun kıymetini anlamamız için böyle bir yol seçiliyor. Ah o musluklardan su akmayan günler, dedelerimiz büyükannelerimiz nasıl yaşamış… Bir düşünelim isteniyor. Malum tasarruf da şart!

Sisli ve yağmurlu havalarda uçakların inecek bir pist aradığı Türkiye’nin tek deniz üzerine kurulu havalimanı için de kocaman bir ya da düşünebiliriz. Bir “ya da” olmadan nasıl açıklarız yoksa, denizleri doldurmuşken, uçak sinyallerini kesen yükseklik hesaplaması gibi teknik ihmalleri. Çünkü havalimanının etrafını çevreleyen tepeler , değil Dvor Dme cihazı ILS CAT 2 de kurulsa sinyalleri kesecek. Uzmanlar öyle düşünüyor. Buna bulduğum ya da ise şu: “ordu hep meşhur kalsın, hafızalara kazınsın” isteniyor.

Kısaca kocaman “ya da”larınız olsun ki bir sonraki adımı atabilesiniz. Yoksa “ya da”’sı olmayan Ordu bu aralar çok da çekilir gibi değil.