15. yüzyılın ortalarında Milano’da, güçlü bir figür olan Ludovico Sforza, yani “Demir Düka” olarak bilinen Milano Dükü, Santa Maria delle Grazie manastırının yemekhane duvarına büyük bir sanat eseri yapılmasını istedi.Dönemin en büyük sanatçısı Leonardo da Vinci’ye, “Son Akşam Yemeği”ni resmetmesi için teklif götürüldü.
Ama Leonardo sadece bir resim yapmayı değil, hikayeyi, karakterlerin ruhlarını da yansıtmak istedi.
Yıllar süren titiz hazırlıkların ardından Leonardo, figürlerin yüzleri için gerçek insanları model olarak seçmeye başladı.
İsa’nın yüzü için aradığı, sadece güzel değil, aynı zamanda içinde derin bir dinginlik ve kutsallık taşıyan birini bulmalıydı.
Bir gün, kilise korosunda şarkı söyleyen genç bir çocuk dikkatini çekti. Masumiyeti, saflığı, içindeki umutla Leonardo’nun kalbinde yer etti.
Onu İsa’nın yüzü yapmak üzere model aldı.
Zamanla tablo tamamlanmak üzereydi. Ama Leonardo’nun zorlandığı bir başka karakter vardı…
Yahuda .
İhanetin, kararsızlığın ve pişmanlığın yüzü olacaktı o.Bu yüz, temiz ve saf olamazdı. İçinde bir karanlık, bir kırgınlık taşımalıydı.
Leonardo, yeniden sokaklara düştü.
Aradığı yüzü sonunda buldu.
Bir meyhanede, alkolün yorgunluğuyla bitkin, hayatın ağırlığı altında ezilmiş bir adamdı.Leonardo onu atölyesine getirdi.
Adam tabloyu, içinde bulunduğu o karanlık haliyle yansıttı.Ama bir gece, Leonardo şaşkınlıkla onu izlerken adam gözyaşları içinde şu sözleri söyledi;
“Ben bu tabloyu üç yıl önce gördüm.İsa’yı çizdiğiniz kişi de bendim.”
Aynı Yüzde İyilik ve Kötülük
Bu efsane gerçek olabilir mi bilinmez.
Tarihi belgelerde bu olayın doğruluğuna dair kesin bilgiler yok.
Ancak yaşanmadı diye anlamsız mı?
Hayır.
Çünkü, taşıdığı anlam herkes için açık ve derin…
Bir insanın içinde hem iyilik hem kötülük vardır.
İsa ve Yahuda aynı yüzdedir.
Hayat, bizi bazen masumiyetten alıp karanlığa sürükler.
Ama önemli olan hangi tarafımızı beslediğimiz, hangisinin peşinden gittiğimizdir.
Bizler, her gün bir seçimle karşı karşıyayız.
İçimizdeki iyiliği büyütmek mi?
Yoksa karanlığı beslemek mi?
İyi ve kötü, bir insanın kimliğini belirleyen iki güce dönüşür.
İnsanları sadece hatalarıyla yargılamak kolaydır.
Ama onları, içinde bulundukları durumlarla, yaşadıkları acılarla anlamak, onlara merhamet etmek insan olmanın gerçek göstergesidir.
Ve en önemlisi, kendimizle barışmak.
içimizdeki İsa’yı ve Yahuda’yı kabul edip, iyiliğin peşinden gitmek.
Leonardo’nun o meşhur tablosunda duran yüzler, aslında hepimizin aynasıdır.
İyi ve kötü, aynı yüzün içinde yaşamaya devam eder.
Bugün hangi yüzü besleyeceğimizi biz seçeriz.
Ve unutmayalım ki, her karanlıkta bir ışık, her ışıkta bir gölge vardır.
Önemli olan, hangi ışığı büyüteceğimizdir.