Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ülke Tv ekranlarından canlı olarak yayınlanan “Gündem Özel” programına katıldı.

Mekke’den yayınlanan programda, Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk’ün sorularını cevaplandıran Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, hac ibadeti ve 2022 Hac Organizasyonu’na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Haccın, ümmetin birliği, beraberliği, dayanışması, kaynaşması için önemli bir ibadet olduğunu söyleyen Başkan Erbaş, salgın sebebiyle geçtiğimiz iki yıl boyunca uygulanmak zorunda kalınan tedbirlerle ilgili olarak, “Yurt dışından hiç kimse hacca gelemedi. Sadece yurt içinde, Mekke'de olanlar. Sembolik olarak, Mekke’de yaşayan insanlardan, çeşitli ülkelerden de davet edilerek Arafat’a çıkıldı, tavaf yapıldı. Hac menâsikine uygun, sembolik çok az insan tarafından hac yapıldı. Bu bizim gönüllerimizde üzüntüye sebep oldu.” dedi.

 

“Hac, Müslümanların kongresidir”

Hac ibadetinin Müslümanların kongresi olduğuna işaret eden Başkan Erbaş, “Hac esasında Müslümanların birliğini, beraberliğini, yardımlaşmasını, dayanışmasını, kaynaşmasını en güzel ifade eden bir kongredir. Müslümanların kongresidir. Tavaf yaparken, sa’y yaparken, oradaki omuz omuza tavaflarda, hele şimdi ihramsız olanlar Kabe’nin etrafına Mataf dediğimiz o yere giremiyorlar, sadece ihramlılar giriyorlar. Oradaki o güzellik, yani bir çiçek tarlası gibi, çok etkileyici. Böyle bir manzara dünyanın hiçbir yerinde ve İslam’ın dışında dünyanın hiçbir inancında yok. Bunun sembolik anlamı çok önemli. Esasında şunu biz anlıyoruz, şu mesajı anlıyoruz; Müslümanlar her yerde bu birliği, beraberliği devam ettirmeli. Bu birliği, beraberliği, ailesine, evine, sokağına, mahallesine, şehrine, ülkesine ve bütün dünyaya yansıtmalı.” değerlendirmesinde bulundu.

Kabe’nin, daha önceki Peygamberlerden itibaren tavaf edilen bir yer olmasının, ilk mabet olmasının, mabedin insanlık tarihindeki önemini ortaya koyduğunu ifade eden Başkan Erbaş, “İslam’da ibadet ve mabedin yeri çok önemli. Mabed deyince de ilk mabed olarak Beytullah akla geliyor. Bütün Peygamberlerin Beytullahın etrafında tavaf yapması ve Kur’an’ın emri ile Peygamber Efendimizin uygulaması ile kıyamete kadar gelecek bütün ümmetin bu önemli ibadeti yerine getirmiş olması, İslam’da kutsal mekanın ve kutsal zamanın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.” diye konuştu.

Hac ibadetindeki ‘kutsal zaman’ ve ‘kutsal mekan’ ilişkisi ile ilgili konuşan Başkan Erbaş, “Nerenin tavaf edileceği belli, Beytullah, Kabe. Hangi zamanda hac yapılacağı belli, işte şimdi Zilhiccenin 10’unda bayram, 9’unda Arefe. Bütün boyutlarıyla, şartlarıyla. İşte Peygamber Efendimiz, ‘Hac, Arafat’tır.’ buyuruyor. Arafat'ta bulunmak. Bütün dünya Müslümanlarının Beytullah’a olan aşkı burada. Allah Resulü Efendimizin geçmiş Peygamberlerden almış olduğu, o tevarüs ettiği o mirası kıyamete kadar gelecek olan Müslümanlar için, tüm insanlar için ihya etmiş olması, hatta tashih ederek İslam’ın 5 farzından birisi olarak hem Kur’an’ın hem de sünnetin bunu bütün Müslümanlardan istemiş olması gerçekten çok önemli.” açıklamalarında bulundu.

Kur’an-ı Kerim’de, Hac Suresi’nin 27. ayet-i kerimesinde insanların hacca çağrıldığını kaydeden Başkan Erbaş, “Bugün işte bu çağrıya gönül veren milyonlarca insan hacca gelmek için can atıyor. Sadece ülkemizden 2 milyondan fazla Müslüman’ın hacca gelmiş olması esasında bu çağrıya bir cevaptır. Cenab-ı Hak o çağrıya uyabilme imkanlarını Müslümanlara ihsan eder inşallah.” şeklinde konuştu.

“Hastanemiz, ülkemizin yüz akı”

Mekke’deki hacılara sundukları sağlık hizmetlerine de değinen Başkan Erbaş, şunları söyledi:

“Mekke Hac ve Umre Hastanemiz, öteden beri ülkemizin yüz akı. Orada 40 kadar uzman doktorumuz, 170 kadar personelimiz var. Bu bizim insanımıza verdiğimiz değerin en önemli göstergesi. Başka ülkelerin böyle bir uygulaması yok.

Cenab-ı Hak insanımıza hac yapma imkanını nasip etmiş, buraya kadar gelmiş. Hasta olduğu zaman hastane aramasın, zor şartlarla karşı karşıya kalmasın diye Diyanet İşleri Başkanlığı olarak böyle bir uygulamamız var. Hastanemizde yatan hastalarımız, acil’de olan hastalarımız var, bugün hepsini ziyaret ettik. Çok memnun oldular. Moral çok önemli. Devlet olarak onların yanında olduğunu onlara hissettirmek büyük psikolojik destek oluyor.

Acaba Arafat’a çıkabilecek miyim, haccımı yapabilecek miyim diye böyle bir endişe var. Doktorlarımız başlarında, ilaçları yanlarında, ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. Hatta şunu bile yapıyoruz. Diyelim ki, burada vatandaşlarımızın hastalığı arttı, imkanlarımız yok. Onları Mekke’de Suudi Arabistan hastanelerine naklediyoruz. Türkiye’ye gitmek isteyenler için ambulans uçak istiyoruz. Hemen devletimiz, Sağlık Bakanlığımız ambulans uçağı gönderiyor Allah razı olsun. Ambulans uçaklarımızla Türkiye’ye gönderiyoruz. Diyelim ki, bazı hastalarımız var, yatmak durumunda ama Arefe günü, Arafat vakfesi geldi çattı. Biz onları sedyelerle, ambulanslarla Arafat’a taşıyoruz. Arafat’ta çok güzel bir çadır hastane kuruyoruz, vatandaşlarımızı oraya çıkarıyoruz, vakfelerini yaptırıyoruz, hacı oluyorlar. Elhamdülillah her geçen gün tecrübemiz gelişiyor.”

“Hac, eğitimdir, irşattır”

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, hac dönemi biter bitmez o yılın organizasyonunu her açıdan değerlendirdiklerini ve diğer yılın hac döneminin hazırlıklarına hemen başladıklarını anlatan Başkan Erbaş, hacı adaylarına yönelik yapılan irşat faaliyetlerinin önemine değinerek, şöyle konuştu:

“Biz haccı bir eğitim, bir irşat olarak kabul ediyoruz. Her ibadetin bir amacı, bir hedefi vardır. İbadetler bir otokontrole sevk eder. Hac bunu belki de ibadetler içerisinde en çok sağlayan ibadet. Haccını yapmakta olan kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın burada bir karar vermesi lazım. Peygamber Efendimiz, Müslümanı şöyle tarif ediyor, ‘Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.’ Peygamber Efendimiz, ‘Muhammed’ül Emin’ ismini bu topraklarda aldı. Onun için diyorum ki, her hacı isminin arkasına ‘emin’ kelimesini koyması lazım. İşte bu topraklarda, Allah Resulü Efendimiz şuralarda, belki de bizim bu oturduğumuz yerlerde yürürken onu Muhammed’ül Emin diye çağıran insanlar vardı, bunu hatırlamamız lazım.

Hz. Peygamberin Veda Hutbesi’nde, ‘Size iki şeyi emanet bıraktım. Bu iki şeye sarıldığınız müddetçe yolunuzu sapıtmazsınız. Allah’ın Kitabı ve Resulünün sünneti.’ buyurduğunu hatırlatan Başkan Erbaş, “İşte biz hacılarımıza Allah’ın Kitabına ve Resulünün sünnetine en güzel bir şekilde uymak için bu hac vasıtasını nasıl değerlendirebilecekler, bunun irşadını, eğitimini vermeye çalışıyoruz. Yoksa bu bir seyahat değildir, bir gezi hiç değildir. Bu bir irşattır, bir eğitimdir, Arafat’ı yaşamaktır. Arafat’ı yaşarken Allah Resulü Efendimizin, ‘Size iki şeyi emanet ediyorum. Bunlara sahip çıktığınız müddetçe yolunuzu sapıtmazsınız.’ sözünü Arafat’ta vermektir.” ifadelerini kullandı. Haber Merkezi

Editör: TE Bilişim