Dr. Aydın Bayarslan, uluslararası kongrede sunduğu bildiride yıllardır süregelen tarihsel bir yanlışı gün yüzüne çıkardı. Titanik faciasından “şans eseri kurtulan Türk doktor” olarak bilinen Besim Ömer Akalın’ın aslında Titanik’e hiç binmediği, hatta bilet almadığı arşiv belgeleriyle ortaya kondu.
Dr. Aydın Bayarslan, katıldığı uluslararası kongrede, “Besim Ömer ve Titanik: Olmayan Yolculuğun Hikâyesi” başlıklı bir bildiri sundu. Bildiri, tarih yazımında yıllardır tekrar edilen ancak doğruluğu sorgulanmamış bir anlatının izini sürüyor.
Akademik Yazında ve Popüler Kültürde Yanılsama
Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminin önemli tıp insanlarından Besim Ömer Akalın’ın Titanik’e binmek üzere bilet aldığı, ancak çeşitli nedenlerle gemiye binemediği ve bu şekilde kurtulduğu yönündeki iddialar hem akademik metinlerde hem de popüler yayınlarda sıklıkla yer alıyor.
Dr. Bayarslan’ın bildirisinde, bu anlatının 1945 tarihli bir gazete haberinden kaynaklandığı, Titanik’in yolcu kayıtlarında Besim Ömer’in adına rastlanmadığı ifade ediliyor. Üstelik, dönemin tren ve vapur seferleri, hava durumu ve gazete arşivleri taranarak anlatının çeşitli yönlerden çürütülebileceği gösteriliyor. Bunun yanında Besim Ömer’le 1936 tarihli bir röportajda ilk defa gün yüzüne çıkmış oldu.
Asıl Kaza: Titanik Değil, Boğaz Vapuru
İşin ilginç yanı, Besim Ömer Akalın’ın gerçekten de 1912 yılında ciddi bir vapur kazası geçirdiği belgelenmiş durumda. Dr. Bayarslan, Arkadaşı Doktor Bafralı Yanko’nun suni teneffüsü sayesinde hayata dönen Akalın’ın bu kazayı Şirketi Hayriye vapurundan inerken geçirdiğini ortaya koydu.
21 Temmuz’da Kamuoyuna Açılacak
Sunumun sonunda, Kızılay’ın kurucularından, “bekar bir çocuk babası”, “ebelerin ebesi” olarak tanınan Prof. Dr. Besim Ömer Akalın’ın yalnızca bir şehir efsanesiyle değil, tıbba ve topluma kattığı gerçek değeriyle hatırlanması gerektiği vurgulandı. Dr. Aydın Bayarslan’ın bildirisi, 21 Temmuz 2025 itibarıyla çevrimiçi erişime açılacak.
Bu kapsamlı çalışma, tarih yazımında sorgulamanın ve belgeye dayalı yaklaşımın önemine dikkat çekiyor. Akademik doğrulukla kamuoyu ilgisini buluşturan bu tür çalışmalar, yakın tarihimizin daha sağlıklı anlaşılmasına katkı sunuyor.





