Hacıbey Varol Hocamızla kaldığı yerden devam ediyoruz. Daha doğrusu bırakamıyoruz. Çünkü o, merhum babasını anlatırken hepimizin hikâyesini dillendiriyor aslında. Biz de bu tür değerli, geleceğe ışık tutacak şâhitlikler güncelin anaforunda güme gitmesin diye sıcağı sıcağına sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz.

SÂLİH EVLÂTLAR, HAYIR DUÂLAR…

Hem belki, baba sevgisinin gıpta edilecek canlı örneği hocamıza, nispeten de olsa bir yürek serinliği, bir tesellî olur. Çükü bu anlatılanlar okundukça fâtihalara vesîle olacaktır. Çünkü bu dünyadan göçen anne-babalar için, Efendimiz (SAV)in beyânı veçhile, hayırlı evlat yetiştirenlerin amel defterlerinin kapanmayıp onların sâlih amellerinden pay alacakları mâlum; bunun yanı sıra bu fâtiha ve hayır duâlar da ekstradan sevap kaynağı olacaktır.

BU HİKÂYE BİTER Mİ?

Hocamız sosyâl bir insan. Çevresiyle irtibatı kanlı canlı, cevvâl bir kişilik; konuşkan, ilgili, vefâkâr. Aynı zamanda, -özellikle bu yönüyle- babasının oğlu; yâni cefâkâr. Arkadaşlıktan öte, yıllarca komşuluk ta yaptığımız için yakından biliyoruz.

Geliniz görünüz ki, fazla anlatıp değerlendirmeye fırsatımız, daha doğrusu yerimiz kalmıyor. Köşe yazısı imkânları noktasında anlattıkları yetip te artıyor bile safaya. Zîrâ paylaşımları ortada. Siz de gerekli sonuçları bu cümlelerden çıkarabilirsiniz.

Her neyse şimdi; yine de kendimizi çok alamadık ama daha da fazla bir şey katmadan sözü Hacıbey Varol ve yorumculara bırakıyoruz:

“SİMİT SEPETİ” SEYAHAT…

“Esselamü Aleyküm. Kendim için yazıyorum. Rahatsız olan okumasın. 12 çocuk babası babacığım 6 çocuğunu ahiret yurduna göndermiş; biri 9, diğerleri 3, 2, 1’er yaşlarında, bir tane de 20 yaşında evladı vefat etmiş.

Ben 1965 yılında doğduğumda ordunun şimdiki adıyla Pelitli Mahallesi'nde hastalanmışım beni de öbür çocukları gibi vefat eder düşüncesi ile bir akşam saatlerinde bilenler bilir simit sepetleri vardı çubukdan örme onun içine koyarak yola koyulurlar doktora getirmek için çünkü onlar evlat acısını bilir evlat sevgisi ile doktora ulaştırmak isterler.

KÜTÜK KAMYON, FARFAR IŞIK…

“Yolda bir kütük kamyona rastlarlar şimdiki gibi ne yollar var ne de güzel araçlar var. Kamyon şoförü babama, anamla çocuğu içeri alırım sen kamyonun üzerinde kütüklerin üstünde gelirsin demiş babacığım da mecburen katlanmış Allâh razı olsun çünkü başka şansları yoktu.

Yolu yarıladıklarında, Gündoğmuş yaylası derler o civarlarda araç teker patlatır ve orada kalır. Gecenin saat onları babam ve anam tekrar beni sepetle birlikte alıp yaya olarak yola koyulurlar. Biraz aşağı indiklerinde gecenin saat 12'si olmuş; karanlıkta daha yürüyemez hale gelmişler.

Hapanca denilen yerde bir amcanın yanına saparlar, ondan aydınlatıcı isterler; o dönemi şimdi kimse bilmez, şişenin içerisine bir miktar gaz yağı koyar amca şişenin ağzına yamalık parçası tıpalar ve ismine far far derler onunla birlikte sabah ışırken Alidede, Gökçeali, Şıhlı gider ve Pirazize inerler, oradan Ordu'ya çocuk doktoruna, soy ismi Yeşilova denilen bir hekime getirirler. Para da var mıydı, nerde? O zamanın tüccarından, her kimse alırlar ve beni muayane ettirip hastaneye yatırırlar.”

BUNLARI YAZARKEN

“Bunları yazarken babalar analar çocuklarına canlarını feda ederler ama biz çocuklar acaba babalarımız analarımız için bir şeyler yapabildik mi bir baba ameliyat olur evlat 50 gün sonra sorma bile sormaz acaba diyorum Allah katında haklar iade edilirken ne cevap vereceğiz okuyan kardeşlerim hepinize selam olsun anama ömrüm feda olsun babama dualarım kabul olsun Mekanın cennet olsun canım babam 13.8.22”

Osman Tiryaki. hocam bizleri çok çok duygulandırdın o anlattığın mekanları ve o günleri çok iyi bilirim, hep birlikte benzer şeyleri yaşadık, hey gidi günler hey... Gerçekten ana-babalarımızın hakkını nsl öderiz. Allah mekanlarını cennet eylesin inşallah. selamlarımla...

KİTAPLAŞTIRILACAK ANILAR BUNLAR…

Hüseyin Gürleyik: Kitaplaştırılacak anılar bunlar. O günleri, o şartları, bir zaman sonra kim aktaracak gelecek nesle? Biz, bayrağımızı, dinimizi, yurdumuzu ucuz, hatta bedava bulduk, bedava satılmasından korkarım. Atalar çekti zahmeti, bize düştü rehaveti. Allah rahmet eyleye ceddimize.

Kul Murtaza: RABB'im babanızı ve sizi HAMD SANCAĞI altında buluştursun!

Candeger Öztürk Dalkuc: Okudum. Gerçekten baba-anne hakki ödenmez. Mekanları cennet olsun indallah

Şükrü Ongun: Hocam anne baba on tane cocugu bakar buyutur besler okutur ama gunumuzde o evlatlar anne babayi bir odaya sigdiramaz bakmaz allahim herkese senin gibi bi evlat versin ne demek istedigimi sen anladin hocam

Suleyman Yigit: Ne ACI BİR GECMIŞIN VAR MÂLESEF BU DEVİRDE BÖYLE KALMADI

Emekli İmam İbrahim Aşık: İşte evlatlar için canını dişine bir baba örneği; Mevla rahmetiyle muamele etsin inşallah makamı cennet olsun

Potak Mercan: Okudum çok duygulandım anne baba bir başkadır onların yerini kimse tutamaz allahim yaşayanlara sağlıklı ömürler versin kayıp ettiklerimizi mekani cennet olsun inşallah

Cumhur Öztürk: Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun Allah herkese böyle hayırlı evlatlar nasip etsin inşallah Anne babaya bakanin işini rast getirsin selamlar

Ergun Köse: Değerli Meslektaşım Sınıf arkadaşım ibretli Hayat hikayenizi okudum. Allah Babalarimiza geçmişlerimize rahmet etsin. Selam ve dua ile kalın inşaellah…

SESSİZ TÜRKÜLER…

Evet dostlar; bu günlük te bu kadar, ama bitmedi. Çünkü baba hikâyeleri bitmez. O sessiz ve derindendir, anam anam diye ağlatıp kendini âşikâr etmez ama hep vardır ve içerlerde bir yerlerde sızım sızım kanar durur.

Rabbimiz âhirette ayrılık vermesin ve cümlemizi anne-babalarımız ve tüm sevdiklerimizle Efendimiz (SAV)in komşuluğunda buluştursun;

Süleyman ÇELEBİ’nin diliyle; Bu duâya cümlemiz diyelim, Âmin wes’selâm…