"14 yaşıma gelmiştim. Babam beni Ödemiş'e götürecekti. Tahsilime orada devam edecektim. Babam fakirdi. Benim okumamı çok istiyordu. Yazın en sıcak zamanlarında 3 ay pamuk çapası kazmak için köyden gidenlerle biz de giderek pamuk çapası kazmak ve bu parayla okumak niyetini kurduk. Köylülerle beraber yola çıktık. Karadan "yürüyerek" tam 13 günde Bayındır'a vardık. İki buçuk ay çapa kazdık. 4'er sarı lira para aldık. Babam oradan beni alarak Ödemiş'e getirdi. Ödemiş'in dışındaki kabristanlığın yanında benden ayrılırken elini öptüm, gözlerimden öptü ve ağladı. İki gözünden akan yaşlar sakalını ıslatıyor, damla damla yere düşüyordu. Hem ağladı hem ellerini kaldırıp şöyle dua etti: "İnşallah evveli de ahiri de bu olur. Bir daha bu ağır amele işini görmez ve buna muhtaç olmazsın". Baba oğul ikimiz de ağladık" Ahmet Hamdi Akseki. (Galip Akın paylaşımı; 9.8.22)

Yukardaki metin hepimizin geçmişine dâir izler taşıyor. Bilhassa İmam-Hatip nesli ekseriyetle köy çocukları oldukları için onların hikâyelerinde daha çok rastlanır benzer paragraflara. Sâdece Ahmet Hamdi Akseki değil, pandemi vesilesiyle bolca okuduğum hâtırat kitaplarından Ali Ulvi KURUCU, Hayreddin KARAMAN, Tayyar ALTIKULAÇ, İsmail KARAÇAM, Celâl KIRCA gibi hocalarımızın öyküsünde de var benzer pasajlar. Bu tabi apayrı bir konu.

Şimdi anlattırsak, bizim Ordu İmam-Hatip neslinde de ne hikâyeler vardır. Hocalara dair ilginç hatıralar vardır. Meselâ Mesut BAŞ arkadaşımız; hele bir anlat deyin yeter ki neler anlatır neler. Telat ÖNER meselâ. Tevfik SAYILIR Ağabey vs. Hikâye vardır değil elbette var ama anlatmakla ve de tatlı tatlı, heyecanla dinlenmekle kalınıyor; ama gel gör ki yazan yok. Bir yazılsa ciltler dolusu metinler çıkar ortaya.

Her neyse; bu gün anlattıklarını kısmen de olsa paylaşan, içten kişiliği, kalender yapısı, nevi şahsına münhasır tevazuu ile temayüz eden Din Görevlisi arkadaşımız Hacıbey VAROL Hocanın geçtiğimiz ayın son cumâ günü ebediyete tevdi edilen merhum, muhterem babası Ahmet Amca için söylediklerini biz de sizlerle paylaşacağız.

Bunları, birlikte Hacc dâvetine icâbet ettiğimiz Sezâyi BAYRAK arkadaşımızın Perşembe Güzelyurt’a giderken yolda anlatmıştı da yaz hocam demiştik. Belki de buradan cesâretle yazdı. Uslûbundan da sanki biraz zor karar vermiş gibi bir hâli var. Hâlbuki okuyunca göreceksiniz ki hepimiz için dünle bugünü mukâyese noktasında çok büyük unsurlar içeriyor bunlar.

Önce başta şunu arz edelim. Hacıbey Varol, babasına seslendiği bir paylaşımında şöyle dile getiriyor anne ve babasına dâir duygularını;

“Anne gezindiğin bağ, BABA yaslandığın dağdır.

Ömrünün en güzel çağı, Annen ve babanla olandır.

BABALAR günün kutlu olsun; KOCA ÇINAR...” ​

Hâtıralar meyânında ise sosyâl medyada paylaştıkları şöyle:

​YAYLA YOLU, AVU ÇALISI...

“Bu aziz insan benim babacığım çok küçük yaşlarda yayladan gelirken Anam, bacım 7,8 yaşlarında yağmur ve dolu karışımlı bir gündü. Adeta kış soğu gibiydi, her yerimiz ıslanmıştı. Donarcasına ıslanmıştık. Hem de çok acıkmışdık. Bir at, bir inek vardı yanımızda. Yayla yolunda taşdan yapılmış ev görünümlü bir kimsenin durmadığı bir yere girdik. Babam Avu çalısı derler,bilen bilir; bıçakla yonga haline getirdi. Çakmakla zor bi hal tutuşdurup ateş yakdı bizlerin üzerini kuruttu ve anama ineği sağdırdı, süt pişirip bacımla bana içirip yola devam ettik. İşde her şeyini evladına verebilen CAN BABAM. Rabbim seni sevdiği razı olduğu kullarıyla cennetine koysun. Amin Nur yüzlü babam.”

O SIRA IŞIMIŞTI...

“Yıl 1983/84 Yirmi yaşlarında, bacım Şeker hastası; menencit geçirmiş. O zamanlar ambulans veya şimdiki imkanlar yokdu. Babam gecenin ortaları bacımı sırtına alarak gülyalı Mustafalıdan, şimdiki havaalanını olduğu yere kadar taşıdı. O sıra ışımışdı. Aslında biraz utanır biraz çekinirdi. Çünkü bacım yirmi yıldır hasda ve çoğu zaman babam onu sırtında taşıyordu. Alibey köyünden bir büyüğümüz milletvekili Sn. Bilal Taranoğlu; onun yardımıyla Ankara İbni Sina Hastanesine sevk edildi. Maddi zorluk, sağlık güvencesi yok. Tüccardan para alıp giden babam. Ankarada bi marketten ihtiyaç almaya çıkar, o ara babam hırsızlar tarafından soyulur, halbuki fazla bi şeyi zaten yok tüccardan alıp gitti. Sâdece harçlık alıp gitmiş. O markette çalışan bi çocuk babama sahip çıkar, o da tesadüf, Ordu mesudiyedenmiş ve babama yardımcı olur. İşde ömrü evlat imtihanıyla geçer. 1986da o kızını kaybeder. İnşallah orada buluşun can babam.”

BU ADAM BENİM BABAM

“Babam biraz titiz amma lakin Anamdan ayrı hiç sofraya oturmazdı. Ayıplamayınız Anam babam hiç ayrıda yatmadılar. Öyle muhabbet yâni. Yemek yedirirken anneez yedi mi diye hemen sorardı. Mekanın cennet olsun Aziz insan, Canım babam.”

“01.04.1928 nufus kaydı birkaç yaş geç nufusa verilmiş olabilir 3 yıl Sarıkamışda Tank şöförü olarak Askerlik yapmış. Terhisinden 40 gün sonra evine gelebilmiş. İsmi Ahmet Varol; benim Babam. Örnek aldığım canım babam Mekanın cennet olsun. BU ADAM BENİM BABAM”

Nuri Kahraman: Hocam; Allâh râzı olsun, güzel, ilginç, ibretâmiz hâtıralara yer vermişsiniz. Bu hikâyeler bize geçmiş zamanları hatırlattı. Herkesin benzer hikâyeleri vardır ama her kes sizin gibi yazıp paylaşmıyor. Halbuki bunları yazmak ta bir borçtur. Bu da evlatlarımıza bırakacağımız bir mirastır. Zîrâ onlar diyeceklerdir ki, bizden öncekiler neler yaşamış, bu günlere nasıl gelmişiz? Bunun bize yüklediği bir sorumluluk olmalı. Biz neler yapabiliriz falan gibi.

Ancak benim asıl merak ettiğim; babanız askerliği nerede yaptı, nasıl yaptı, nereden ve niye 40 günde döndü? Uçaklarda (!) ya da trenlerde, hiç olmazsa otobüslerde yer yok muymuş?! Merak bu ya; Rabbimiz tekrar ganî ganî rahmet eylesin, bu kadar birbirini sevenleri öbür dünyâda da ayırmasın, cennetinde muhabbetlerini sürdürmeyi lutfeylesin wesselâm!

​TREN YOLDA BOZULMUŞ...

Hacıbey Varol: Kıymetli hocam Sarıkamışda Tank şöförü Parasımı var otobüs olsa bile Trenle gelmiş Tren yolda bozulmuş toplanma yerlerinde beklemiş. Vel hasıl orduya ve köye çıkana kadar zaman geçmiş vesselam

Nuri Kahraman: Ben yürüyerek gelmiş olabileceğini düşünüyordum ama bu da ilginç ve o zamanların ulaşım şartları noktasında oldukça fikir verici; teşekkürler wes'selâm...

İnşâllâh devâm edeceğiz. Ahmet Amcamıza Mevlâmızdan rahmetler, evlatlarına da sabr-ı cemîller niyazıyla şimdilik cümleye sevgiler-saygılar wes'selâm...