MİTLER CİNSEL HAYATI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Abone Ol

Cinselliğin insanın yaşam kalitesini arttıran önemli unsurlardan biridir. Temel bir içgüdü olan cinsellik, vücutta rahatlama ve özgüven sağlayarak fiziksel ve ruhsal dengede önemli bir rol üstlenir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün cinsel yaşamı bedensel, ruhsal, zihinsel ve sosyal açıdan bir bütün olarak ele alınması yoluyla kişilik, iletişim ve sevginin olumlu yönde zenginleşmesi ve güçlenmesi olarak tanımladı. Cinsellik toplumumuzun genelinde sosyal ve kültürel yapı itibariyle tabu olarak görülmeye devam ediyor, cinsellik maalesef hâlâ konuşulmaması gereken konular olarak kabul ediliyor. Cinsellik konusunda öğrenmeye yönelik eğitim ihtiyaçlarının da yetersiz olduğu görülüyor. Ülkemizde yapılan araştırmalara göre, cinsel konularda bilgilenmenin ana kaynağını sıklıkla arkadaş, çevre, sosyal medya-gazete-dergi gibi medya araçları ve filmlerle oluşturuyoruz. Bu tarz bilgi kaynakları da çoğu zaman eksik, yanlış ya da abartılı bilgi verebiliyor. Bu yanlış bilgilendirmenin sonucunda da bireyler cinselliğe yönelik önyargı oluşturabilecekleri mitlere inanabiliyorlar. Cinsel mitler, kişilerin cinsel konularda doğru olduğunu düşündükleri, çoğu zaman abartılı beklenti içeren, bilimsel değeri bulunmayan inanışlardır. Bu mitler kişilerin cinselliğe dair tutum ve davranışlarını etkiler ve cinsel sağlığın bozulmasıyla birlikte paralel olarak genel sağlığı da olumsuz etkileyebilir.

Kaygısız cinsellik mümkün

Cinsel mitler; orgazm- erekte olmalısın, eşini memnun etmelisin, her yakınlaşmanın sonu cinsel birleşmeyle tamamlanmalı gibi katı kurallar barındırır. Hâlbuki cinsellik tam tersine baskıdan ziyade haz ve mutluluk verici ama asla zorlayıcı olmayan bir eylemdir. Cinsel birleşme zorundalık değil, taçlandırmadır. Sadece dokunmak da hem erkeklere hem kadınlara yeteri kadar haz verebilir çünkü insan bedeni uyarılmayla da orgazm ya da ereksiyon gösterebilir.

Ya cinsel birleşmeyi beceremezsem, ya partnerimi memnun edemezsem, ya orgazm olamazsam, ya uzun süre ereksiyon gösteremezsem, daha önceki ilişkileri nasıldı acaba, ya canım yanarsa gibi olumsuz sonuçlara odaklanıldığı için dikkati bilinçli ya da bilinçsiz olarak bunlara yöneliyor, neticede de olumsuz sonuçla karşılaşılıyor. Sonrasında da olmasından korkulan şey bilinç altına yerleşiyor ve her cinsel birleşme aşamasında akıllara gelip kısır döngüye girmeye sebep oluyor.

Bu durum “Bilişsel Çarpıtmaya” sebep olur. Çözüm ise konunun uzmanlarından destek almakla mümkün olur. Kişiler, başına gelen şeyi düşünmektense dikkatini böyle düşünmesine sebep olan yanlış bilgilerinin ne olduğunu anlamaya çalışmasına yönlendirilir ve odaklanarak çözüme gitmesi için desteklenir. Kişi, “Cinsel İşlev Bozukluğu” tanısı almışsa da terapi çözüm için çok etkili bir yöntemdir. Çeşitli ödevlendirmeler ve tekniklerle, duyumsal odaklanma ve haz egzersizleriyle terapiste uyumla ve devamlılıkla çok başarılı sonuçlar elde edilir.

Çiftler bunlara dikkat!

 Cinsellikte katı kurallar yoktur, herşeyin belli bir sırayla olması gerekli değildir. Plansız ve kendiliğinden gelişen durumlara uyum göstermek yerinde olacaktır. Partnerler birbiriyle konuşmalı, neyi sevdiğini ya da sevmediğini konuşmalı. Sağlıklı iletişim, sağlıklı cinsellik demektir. Kendinizi ya da partnerinizi bir başkasıyla kıyaslamayın. Her birey nasıl biricikse, cinsellik de öyledir. Yaşanılan deneyim, alınan haz, tutku, ereksiyon ya da orgazm süresi herkes için aynı değildir. İstekli olmak ayıplanacak bir durum değildir. Duygularınızda açık olun. Ergenlik döneminden itibaren kişilere özellikle aileler tarafından mahremiyet sağlanmalı ve utandırılmamalıdır. Herhangi bir olumsuzlukta eşlerin birbirini veya birinin sadece diğerini suçlaması yerine konuşarak sorun aşılamıyorsa bir uzmana danışıp yardım almayı deneyin.