OKUDUKÇA BÜYÜMEK

Abone Ol

Kitap okumak kimi insanlarda mecburiyet, kimi insanlarda alışkanlık, kimilerinde ise bir arzu olarak gerçekleşiyor.

Okullarda verilen eğitim sırasında kimi öğrenciler ödev kapsamında okuduğu kitaplara mecburiyet olarak bakıyor.

Kimi insanlar da ailelerinde veya çevrelerinden kaynaklı, küçük yaşta düzenli okuduğu kitapları, ilerleyen yaşlarda da bırakamıyor. Kendinde bir mecburiyet alışkanlığı olarak görüyor.

Kimi insanlar ise, yaşamı gerçek hayattan çok kitaplarda buluyor. Ben bu insanları ‘gerçek okuyucular’ olarak adlandırıyorum.

Sınav öncesi biten sayfalarca kitaplar ile ömür boyu her gün okumayı yaşam felsefesi edinmiş gerçek okuyucular arasında uçurumlar söz konusu.

Kimi insan vakit geçirmek için okur, kimisi bilgilenmek, kimileri de sayfaların arasında kaybolmak için kendini kitaba teslim eder.

‘Gerçek okuyucu’ için kitap onun bir eşyası değil, tam tersine o kitaba ait bir canlı gibi bakar hayata.

Bir de hiç kitap okumayan kesim var. Onlar için diyeceğim şu ki; “vah sizin halinize!”

Mevlânâ Celaleddin’in bir de şu sözleri kulağa küpe olacak türden; “hamdım, piştim, yandım elhamdülillah!” derken en güzel iksiri ve insan-ı kâmilin yolunu göstermiştir.