Hadis-i Şeriflerde dünyada üç kimsenin duasının red edilmeyip, kabul edileceği bildirilmektedir.  Bu dualar;

a)Ana-Babanın evladına duası.

b) Misafirin duası

c)Mazlumun ( haksızlığa uğrayan kimsenin) duasıdır. 

Şimdi, hayatının her bölümünde Yüce Yaratanına karşı görevlerini layıkı ile yapan ve zulme maruz kalmış olan bir Allah dostunun yapmış olduğu dua ile ilgili, tarihte yaşanmış olan bir kıssadan bahsetmek istiyorum.

Horasan valilerinden Abdullah Bin Tâhir, çok âdil  ve inançlı bir idareci imiş. Bir gece Jandarmaları birkaç hırsızı yakalamışlar ve valiliğe getirirlerken birisini ellerinden kaçırmışlar. O gece başka bir şehirden gelen bir demirci ise evine gidiyormuş. Jandarmalar, bu demirciyi de yakalayıp, hırsızlar ile birlikte vâlinin huzuruna çıkarmışlar.  

Vâli jandarmalarına: 
 Hepsini atın hapse! diye emir vermiş.
Getirilenlerin hepsini zindana atmışlar. Ancak hiç bir suçu olmadığı halde, haksız bir şekilde zindana atılan demirci, derdini kimseye anlatamamış ve bu hale gelmesine de çok üzülmüş. Zindana atılınca, abdest alıp, namaz kılmaya ve ellerini açıp ;  
''Yâ Rabbi! Bir suçumun olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!'' diye duâ etmeye başlamış.

O gece vâli rüyasında, tahtını ters çevirmek için dört kuvvetli kimsenin yanına geldiğini görmüş ve tahtını kaldırıp ters çevirecekleri zaman, uykusundan hemen uyanmış. Hayırdır İnşallah deyip, kalkıp abdest almış ve iki rekat namaz kılıp tekrar yatmış. Rüyasında o dört kimsenin yine tahtını ters çevirmek üzere oldukları sırada yine uyanmış. Vali sıkıntıdan terler içinde kalmış. Sonunda gördüğü bu rüyaların sebebinin, kendisinde bir mazlumun âhının olduğu kanaatine varmış. Yatağından kalkıp, hemen zindancı başını çağırttırmış ve : 
- Acaba bu gece zindanda mazlum birisi kaldı mı ?  diye sormuş.
Zindancı başı da ; 
Bunu bilemem efendim. Yanlız biri var ki namaz kılıp, duâ ediyor ve sürekli gözyaşı döküyor. diye cevap vermiş.

Bunun üzerine Vali ;
Hemen o adamı buraya getirin ! diye emir vermiş.
Suçsuz yere zindana atılan demirciyi alıp vâlinin huzuruna getirmişler. 
Vâli, getirilen o demircinin hâlini sorup gerçeği anladıktan sonra, demiş ki: 
Senden özür diliyorum. Seni suçsuz yere zindana attırmışım,  Hakkını helâl et ve şu bin gümüş hediyemi de lütfen kabul et. Herhangi bir arzun ve dileğin olunca da, hiç çekinmeden bana gel!  demiş.
Demirci ise Valiye, ibret dolu şu cevabı vermiş : 
Sayın Valim, ben hakkımı helâl ediyor ve verdiğiniz hediyeyi de kabul ediyorum. Fakat herhangi bir arzum ve dileğim olunca senden istemeye gelemem.
Bu cevap karşısında şaşıran Vali, demirciye ;
Neden gelemezsiniz?diye sormuş.
Demirci ;
Çünkü benim gibi bir fakir kul için, senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa tersine çevirten, namazlarımda ettiğim dualarla beni nice sıkıntılardan kurtaran asıl sahibimi bırakıp da, sana gelemem. diye ibret dolu anlamlı bir cevap vermiş..
“Elbet Hak yerini bulur,
Sanma yaptığın yanına kalır!
Derler ya; Zulüm ile âbâd olanın, Sonu berbâd olur!..”

Dünya hayatı, 
Çöl rüzgarı gibi çabuk geçer. 
İyi, kötü, güzel, 
Çirkin hiçbiri kalmaz, hepsi gider. 
Zalim, mazluma zulmettiğini zanneder. 
Fakat mazlumdan geçer de zulüm, zalimin boynunda asılı kalır.
(Sadi Şirazi)
Selâm ve sevgi ve merhamet ve muhabbetle efendim…