Belki biraz geç kaldı gibi ama, sanki şu an tam zamanı gibi de âdetâ. Başta Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr. Mehmet Hilmi GÜLER Bakanımız olmak üzere yerel yöneticilerimiz mazbatalarını almışken bu manzûmenin tam da yeri gibi sanki. Güzel bir tevâfuk yâni.
SIKINTI ÇOK, SİYÂSÎLER YOK!
Bu manzûme geçtiğimiz Ramazan 16 Mart sahurunda CİHAN-NÜMÂ Ordu'nun düzenlediği SAHUR MECLİSİ programında okundu. Hilmi Bey Başkanımız, vekillerimiz ve yerel siyâsî yöneticiler daha önceki yıllarda hep bulunurdu. Ancak bu defâ, güzel Ordu'muza 15 Temmuz darbesi misâli hamle hüviyeti kazanan kritik muhâlefet atağı gereği seçim çalışmaları bağlamında bulunamadılar. Ama olsun; şimdi tam koltuklarına yeniden otururken kendilerine takdim edilmiş, beklentiler hatırlatılmış olur.
SEZÂYİ UÇARMAK, Ahmet ERMİŞ, Hamit ER
Programın konuşmacısı, şeref misâfiri Ticaret Bakan Yardımcısı, hemşehrimiz Sezâyi UÇARMAK Bey'di. Cihan-nümâ adına da Ankara merkezden Ahmet ERMİŞ Bey, Genel Başkan Rızâ YORULMAZ'a vekâleten buradaydı. 
MANZÛME, KASÎDE, MEHTER MARŞI
Ordu STK yetkilileri olarak ilçelerden gelenlerle berâber 50 civârında kişinin katıldığı, bir vilâyet içi dertleşme, kaynaşma ve istişâresi niteliğindeki, herkesin tek tek kendisini tanıtıp duygu ve düşüncelerini paylaştığı, bizim de bu manzûmeden ayrı olarak bir kasîde ve mehter marşıyla katkı verdiğimiz bu buluşma gâyet güzel ve verimli geçti. 
TÜRKİYE DİL VE EDEBİYAT DERNEĞİ ADINA
Ordu CİHAN-NÜMÂ Başkanımız başta olmak üzere katkı veren herkese TDED Şûbe Başkanı sıfatıyla dil, kültür, edebiyât, medeniyet ve irfânımız adına teşekkürlerimizi sunuyor, nicesine sıhhat-âfiyetler ve meclisimizin olumlu netîcelerini müşâhedelerle ulaşmayı umuyor, sizleri o meclisin hâtırası ve iklîminin rüzgârı sadedindeki manzûmemizle başbaşa bırakıyoruz; buyrun;
İLKİ ANONİM, SONRASI BENİM:
"İşte geldim ekim-büküm
Sırtımda davuldur yüküm
Ramazân-ı Şerîf hayr'ola;
Cümleye Selâmün Aleyküm"
*
Sayın Vâlim; ey hâzirûn
Neden geldik bu meydâne?
Birkaç söz var, sıkı durun;
Neden geldik bu meydâne?
*
Organize CİHAN-NÜMÂ
Hizmettir gâye yurduma 
Kafa sokulmasın kuma;
Neden geldik bu meydâne?
*
İşte SAHUR BEREKETİ 
Hilful'Füdûl hareketi
Astık girişe ceketi;
Neden geldik bu meydâne?
*
Belediye, STK'lar
Bürokrasi, şürekâlar 
Ey dostlar; Beyler, Ağalar!
Neden geldik bu meydâne?
*
Gök kubbe, altımız kilim
Kimi ârif, kimi âlim
Ey sayın Bakan Vekîlim 
Neden geldik bu meydâne? 
*
Geldiniz tâ nerelerden 
Geçtiniz dağ, derelerden
Uzak-yakın yörelerden 
Neden geldik bu meydâne?
*
Hamit ER Bey dekanımız 
Ahmet ERMİŞ Başkanımız 
Isındı size kanımız
Hoş geldiniz bu meydâne...
*
Hepimiz koca adamlar
Bizden bu şehre ne damlar?
Var mı bir dert, azcık gamlar!
Neden geldik bu meydâne?
*
Hattâ, Neden dünyâdayız?
Hangi mâlihülyâdayız?
Nice, nasıl sevdâdayız?
Neden geldik bu meydâne?
ORDU GÜZEL, ORDU BİR TÂNE
Ordu bir dünyâ güzeli
Hava çektirir gazeli 
Rabbin 'bizlere özel'i
Neden geldik bu meydâne?
*
Var mı özel bir gâyemiz?
Hak'ta, halkta bir pâyemiz!
Gider ömür sermâyemiz;
Neden geldik bu meydâne?
*
ERBAKAN, ERDOĞAN örnek 
Olmuşuz hep vakıf-dernek
Yakışır mı bize durmak?
Neden geldik bu meydâne?
SAYIN EY EMÎNÜL'BELDE!
Sayın, Ey Emînül'Belde!
Var mıdır bir eser elde?
Kurtarır hîn-i ecelde!
Neden geldik bu meydâne?
*
Yıllarca var bakanlığın 
Gönüllerde hâkanlığın 
Vebâli çok başkanlığın 
Neden geldik bu meydâne?
*
Adına, şânına lâyık
Kapasiteye muvâfık 
Gemi nerde, yetmez kayık!
Neden geldik bu meydâne?
*
Sen ki zekânın kendisi 
İstanbul Beyefendisi
Çok; dostların beklentisi 
Neden geldik bu meydâne?
*
Bekliyoruz daha daha 
Yüzler ak olsun Allâh'a 
Mâneviyâta aç sâha;
Neden geldik bu meydâne?
HACI BAYRAM, ŞEYH ŞÂKİR
Merkeze KÜLLİYE CÂMİ;
İRFÂNÎ EKLER, devâmı 
Geçer bu dünyâ hengâmı
Neden geldik bu meydâne?
*
Bu şehrin sultânı nerde?
ŞEYH ŞÂKİR var; işte orda!
İlgilenen kalır kârda;
Neden geldik bu meydâne?
*
Bir HACI BAYRAM misâli 
MÂNEVÎ MERKEZ yapmalı 
TÜRBE, bir gönül vebâli;
Neden geldik bu meydâne?
*
Şehrin kâlbi bir büyük zat
Bir MUHÎT yapmamak tezat
Gençlik gider haraç-mezat
Neden geldik bu meydâne?
EY HÂZİRÛN; MESELE CİDDÎ
Ey HÂZİRÛN; dünyâ ciddî 
Hepimizin gitti ceddi 
Savsaklamak değil haddi;
Neden geldik bu meydâne?
*
Ordu biraz mânen kurak
Zevke, eğlenceye durak
Sorumlular etmez merak;
Neden geldik bu meydâne?
*
Olmazsa burda eserin
Hak katında olmaz yerin
Düşünmeli derin derin;
Neden geldik bu meydâne?
*
Arkadaşlar, Hey kardeşler
Ey biz "Hayat süren leşler!"
Gençliği yakar ateşler!
Neden geldik bu meydâne?
GENÇLİK BURDA, MUHÎT NERDE?
Gençliğimiz kafelerde 
Gayr-ı millî kafalarda!
Bizim Muhît; DERGÂH nerde?
Neden geldik bu meydâne?
*
Hoş manzara; terastayız!
Bu saat, neye hastayız?
Gözümüz sofra, tastayız!
Neden geldik bu meydâne?
*
Ahmet Başkan; etme merak!
Yarıladık, geçmez imsâk!
Şaşırdık; ne etsek, yapsak!
Neden geldik bu meydâne?
*
Ordu çok şanslı bir şehir
Her tarafı deryâ-nehir!
Lâkin sosyâl hava zehir!
Neden geldik bu meydâne?
*
Bürokrasi zenginiyiz
Dünyevîlik yangınıyız!
Zevk ü sefa enginiyiz!
Neden geldik bu meydâne?
REİS'TEN SONRASI ORDU!
Memleketin bizde gâmı
Yurdun 2. Adam'ı 
Diyânet'in serencâmı 
Neden geldik bu meydâne?
*
Lâkin, yansımaz Ordu'ya!
Ordu gider kim vurduya!
Çünkü fesat üç vardiya!
Neden geldik bu meydâne?
*
Dağlar fâre doğuruyor!
Herkes sâde bağırıyor!
Dâvâ hizmet çağırıyor!
Neden geldik bu meydâne?
*
Yânî ki; zevâtı çoktur:
Lâkin bir sâhibi yoktur!
Nûrî yay, sözleri oktur;
Neden geldik bu meydâne?
İSİM ÇOK, HÂTIRALIK YOK!
Ne AĞABEY; DERT BALASI!
Ne HOCA! EL ÖPÜLESİ!
Ne ZENGİN; yüze gülesi!
Neden geldik bu meydâne?
*
Herkes, vârının derdinde!
Bir hayâli yok yurdunda!
Hani eserin Ordu'nda?
Neden geldik bu meydâne?
*
ESER; ADIN ANILASI!
Bakılınca; dönülesi!
"CEDDE RAHMET!" denilesi;
Neden geldik bu meydâne?
*
Niceler hep geldi-geçti 
Gezdi-tozdu, yedi-içti
Meçhûllere yelken açtı!
Neden geldik bu meydâne?
*
Şimdi okunmaz esâme!
Gitgide artar mesâfe 
Tekrâr düşün, gel insâfe;
Neden geldik bu meydâne?
*
Yok mu vârın bir bedeli?
Bir düşün, değilsen deli!
Aklı olan akl'etmeli;
Neden geldik bu meydâne?
DERTLERE DESTAN YETMİYOR!
Nûrânî; sözler bitmiyor 
Dertlere destan yetmiyor!
İrfan bülbülü ötmüyor!
Neden geldik bu meydâne?
*
Son sözümüz, âhır kelâm;
Nedir bu meclisten meram?
Selâmünaleyküm, Aleykümselâm;
Neden geldik bu meydâne?
*
İnşâllâh gelecek yıl da
Görüşürüz yine burda
Fî emânillâh, elvedâ;
(Unutmadan bu arada)
Neden geldik bu meydâne?
(16 Mart 2024, ÖĞRETMENEVİ, TERAS)
HEM DİNLEYENLERE, HEM OKUYANLARA
Bu programa özel yazdığımız bu manzûme oldukça  uzunmuş. Hiç bir kıtasından vaz geçemedik. Hattâ orada ilâve ettiklerimiz de oldu.
Sonuçta, bizi orada sabırla dinleyenlere, burada da okuyanlara teşekkürlerle berâber böyle nice meclisler ve 1445 gibi güzel Ramazanlarda buluşmayı, böyle sevgi, kardeşlik, anlayış içerisinde yaşamayı umuyor, 
MÂNEVİYÂTIMIZA MÂNEVİYÂT KATANLAR
mâneviyatımıza mâneviyât katan, hissiyâtımızı olgunlaştıran, îmânımızı ateşlerinde çelikleştiren Gazze ve Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm mazlumların kurtuluşu ve bizlerin onlara yardım imkân ve irâdesini lûtfetmesi ve bunu tez zamanda göstermesi niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor, cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...
HÜMÂ; CUK DİYE OTURDU!
(NOT: Başlık atarken HÜMÂ bir kâfiye olarak geldi ve kullandım. Bir de baktım ki HÜMÂ'nın DEVLET KUŞU anlamı da var. Yazının bereketi olarak, -hani ne derker;- cuk diye oturdu; elhamdülillâh wes'selâm...)