Atalarımız boşuna “vakit nakittir” dememişlerdir. Gerçekten insan için en değerli nimetlerden birisi zamandır. Ve zaman en değerli hazinedir.
Doğru yürü, doğru yaşa, doğru ol,
Budur seni kurtaracak asil yol.
Zaman durmaz, ömür akan bir sudur.
İnsanoğlu mukim değil yolcudur.
Zamana iyi bak! Ömür dediğimiz kısa zaman dilimini dün, bugün ve yarın diye üç gruba ayırırız. Dün geçmiştir geri gelmez. Kullanmak, değerlendirmek mümkün değildir. Yarın ise bir hayal, bir ihtimalden ibarettir. Değil yarın, az sonra bile ne olacağını ne ile karşılaşacağımızı bilemeyiz. O halde ömür bir gündür, o da bu gündür. Bir iyilik yapacaksan bugün yap, bir fidan dikeceksen bugün dik. Helallik alacaksan bugün al. Tövbe edeceksen bugün et. Çünkü yarına çıkacağın belli değil.
Sevgili peygamberimiz;
“İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit.”
“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz! İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalanmadan önce sağlığın, fakirlikten önce zenginliğin, meşguliyetten önce boş vaktin, ölmeden önce de hayatın.” Buyurmuştur.
Bütün zamanlar değerli olmakla birlikte yüce Allah, zaman içinde de özel anlar yaratmıştır. Kandil geceleri özellikle de Kadir Gecesi diğer geceler üzerine, bayram ve cuma günleri diğer günler üzerine, başta Ramazan ayı olmak üzere üç aylar da diğer aylar üzerine faziletli kılınmıştır.
Zaman su gibi akıp gidiyor. Dün demişiz geçip gidene, yarın emelin, meçhulün adı olmuş.
Bugünü sahip olduğumuz an bilip değerlendirmeliyiz.Akıp giden zamanın önemli duraklarından olan üç ayların içindeyiz.
Mübarek Üç aylar içinde kandilleri barındıran, ışıklarıyla sadece karanlık gecelerimizi değil, aynı zamanda bunalan gönüllerimizi aydınlatan, zihinlerimizi berraklaştıran zaman dilimidir.
Dini hayatımızda üç ayların değeri büyüktür.
Milletimizin büyük çoğunluğu asırlardır mübarek gün ve gecelerimizi sevinçle karşılar, tebrikleşir, camileri doldurur, ibadet, hayır ve hasenatlarını çoğaltır, yepyeni bir ruh haline bürünürler.
Üç aylar, kamerî takvime göre Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Bu aylar manevî huzur ve sükûnun kalplere doğduğu, ilâhî rahmetin coştuğu aylardır. Bu aylar girince müminlerin ruhlarını manevî bir hava kaplar. Bu mübarek aylar içerisinde öyle feyizli ve bereketli geceler vardır ki, Allah’ın rahmeti bu gecelerde talep eden müminler üzerine yağmur gibi yağar.
Hz. Peygamber’in Recep ayı girdiğinde,
“Allahım, Recep ve Şabanı bize mübarek kıl ve bizi ramazana ulaştır!” şeklinde dua ettiği rivayet edilmiştir.
Recep ayının bir başka özelliği de Müslümanlarca mübarek kabul edilen beş geceden ikisi olan Regâib ve Miraç Kandillerinin bu ayda olmasıdır.
Bu mübarek üç aylarda içerisinde muhasebe yapmaya çalışalım.
Yanlışlıklar varsa düzeltelim. Rağbetimiz hep iyiye, güzele, hak ve hakikate olsun.
Sevgili Peygamber Efendimiz
“Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri çevrilmez: Bunlar: Recebin ilk cuma gecesi, Şabanın on beşinci gecesi, cuma geceleri, Ramazan Bayramı gecesi ve Kurban Bayramı gecesi.”
Üç ayların gelişi, yeniden derin bir tefekkürün, esaslı bir murakabenin ve kapsamlı bir nefis muhasebesinin yapılması için önemli bir fırsattır.
Üç aylar bizi düşünmeye sevk etmeli
Yüce Allah buyuruyor ki;” hiç düşünmez misininiz?” (En-âm, 50)
Düşünmemiz gereken çok şey var elbette.
Üç aylar, günümüzün yoğun ve karmaşık hayat akışı içinde kaybolup giden ve öze dönüşünü ihmal edenler için bir nefis muhasebesi yapma fırsatıdır.
Nefis muhasebesi, Yüce Allah’la iletişimimizi sorgulama; geçmişimizi, içinde bulunduğumuz durumu, geleceğimizi gözden geçirmedir. Kendimizle hesap günü gelmeden önce hesaplaşmaktır.
Resulullah”Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” buyurmaktadır.