"Lokman, sevgili oğlum dedi. Yaptığın bir iş hardal tanesi kadar ağırlığın da bile olsa, bir kayanın içinde saklansa veya Göklerde yahut yerin dibinde bulunsa. Yine de Allah onu açığa çıkarır. Kuşkusuz Allah her şeyi bütün gizlilikleriyle bilir. O her şeyden haberdardır. (Lokman suresi 16. Ayet)

BİR HADİSİ ŞERİF:

"İhsan Allah'ı görürcesine ona kulluk etmendir. Sen onu görmesen de o seni görür. (Buhari "Tefsir".31)

BİR KONU: KUL HAKKI YEMEK:

Değerli Dostlar!  

Kul hakkı: Bir kişinin malını rızası olmadan almak, çalmak veya onun hakkında dedikodu yapmak ona iftira atmak vs. gibi durumlardan oluşur. Bu saydığımız şeyler gizlice yapılsa da, Yüce yaratıcı bu gizli ve açık yapılanları bilir. Yarın ahirette de mutlaka bunun hesabını soracaktır. Hz. Peygamber (s.a.v.) efendimiz: üzerinde kul hakkı bulunan kişilerin hak sahibi olan mazlumlardan helallik almalarını öğütlemiştir. Hesap gününde haksızlık yapan kişinin, salih amellerinin hak sahibine verileceğini, Salih Amel bulunmazsa, o zamanda mazlumun günahlarının zalime yükleneceği belirtilmiştir. (Buhari "Mezalim".10)

Sevgili Peygamber (s.a.v.) efendimiz bir gün Sahabe'i Kiram ile sohbet ederken "Müflis kimdir biliyor musunuz? Diye sordu. Ashap: "Bize göre müflis parası ve malı olmayandır" dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) efendimiz: "Ümmetimin müflisi. Kıyamet gününe; namaz, oruç, zekat, hac gibi görevlerini yerine getirdiği halde, ona-buna sövmüş, iftira atmış şunun bunun (haksız yere malını yemiş) kanını dökmüş, onu-bunu dövmüş olarak gelen kimsedir. Bu kişinin iyiliklerinin sevabından hak sahiplerine verilir. Borcu ödenmeden sevabı biterse, diğerinin günahları ona yüklenir. Sonrada cehenneme atılır."( Müslim Bırr 59)

Hadisi şeriften çıkaracağımız husus: İslamın toplum içinde yaşanacak bir din olduğu gerçeğidir. Cenab'ı hak elçileri aracılığıyla insanlara bazı kuralları, ilkeleri bildirmişse bunlar bireysel olduğu kadar toplumsal hayatta da tezahür etmelidir. Kur'an’da ve sünnette yer alan pek çok hüküm. İnsanlar arası ilişkileri düzenleyen kurallardır.

O halde din. Sadece gönüllerde yer alan ve hayata yansımadığı için de ne olduğu anlaşılmayan soyut bir kavram değildir. Öyle olsaydı Hz. Peygamber (s.a.v.) efendimiz: Başkalarına yapılan haksızlıkları cehenneme götüren davranışlar olarak nitelendirmezdi.

Değerli dostlar!

Netice olarak: Allah'ın kul hakkını bağışlaması hak sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır. Buna göre: Gasp, hırsızlık, faiz, rüşvet vs. gibi yollarla elde edilen haram para veya mal, sahibi biliniyorsa kendisine yahut mirasçılarına, bilinmiyor ise fakirlere veya hayır kurumlarına sadaka olarak verilmelidir. Gıybet, dedikodu, iftira gibi hak ihlallerinde en doğrusu, hak sahibine durumu anlatıp helalleşmek se de her zaman bu şartı yerine getirmek mümkün olmadığından, kendi adına tövbe edip hak sahibi namına da istiğfar. Dua etmek hayır yaparak sevabını ona bağışlamak, bu tür hak ihlallerine inşallah kefaret olur.

Selam ve Dua ile hoşça kalınız.