Eskiden bir beden büyük al seneye de giyersin denilir, bir beden büyük alınır ve seneye de giyilirdi.

Yırtılmayan ve artık küçük gelen kıyafetler; yaşça küçük kardeşe, akraba ya da komşu çocuğuna devir teslim edilirdi.

Rengi, markası önem arz etmezdi…

Bir başkasının kullanmış olduğu giysi de olsa, artık sana verildiyse senin için yeni kabul edilirdi.

Günümüzde bu durumun aynı seyirde ilerlediğini söyleyemeyeceğim.

Yeme, içme ile eşdeğer olarak gözlemlediğim giyim sektörü, her geçen gün yenilikler ile vatandaşlara hizmet sunuyor.

Hatta kimisi, bir giydiğini ikinci defa kullanmıyor..

Hal böyle olunca, hiç durmadan işleyen tekstil fabrikaları halkın talebine arz oluyor.

Moda çarkı ile dönen giyim sektöründe, israf denilebilecek bir oranda para sirkülasyonu gerçekleşiyor.

Giyilmeyen giysiler ise koca bir atık yığınına dönüşüyor. Bazı istatiksel verilere göre, mevcutta yaklaşık 92 milyon tekstil ürünü atığa dönüşürken, 2030 yılına kadar tekstildeki israf oranlarının 134 milyona çıkacağı inanılıyor.

Bu durumda geri dönüşümün ve bilinçli tüketimin önemini bir kez daha vurgulayarak, herkesin ihtiyacı kadarı ile yetinmesi dileğinde bulunuyorum…