İnsan yaşamı çoğu zaman büyük olaylarla değil, küçük karşılaşmalarla şekillenir. Bir kapı gürültüyle açılmaz aslında çoğu zaman hafifçe aralanır ve içeri bir ışık süzülür.

O ışığın farkına varmak, insanın bilinç düzeyine kalmıştır.

Dolmuşta ara ara karşıma çıkan, ne olduğunu tam tanımlayamadığım bir kadın.

Garip olan şu ki, onun belirişi hep aynı ana denk geliyor. Tam bir niyetten vazgeçmek üzereyken ya da içimdeki seslerin birbirine karıştığı kritik bir eşikte.

İnsan, bazı şeylerin zamanlamasındaki kusursuzluğa tesadüf diyebilir mi?

Yoksa tesadüf dediğimiz şey, yalnızca henüz anlamlandıramadığımız ilahi bir düzen mi?

Bugün yine karşıma çıktı. Aylar sonra, hiçbir ihtimal hesabının tutmayacağı bir zamanda.

Ama karşılaşmanın matematiği, görünürdeki olasılıklardan değil, insanın içsel ihtiyaçlarından beslenir.

Bana birkaç cümle söyledi ama sanki sözleri bana değil, düşüncelerimin en karanlık noktasına dokundu.

Bir anlığına kendi iç sesim onun ağzından konuşuyor sandım.

Dün çantama koyduğum ama yiyemediğim çikolatayı ona uzatınca, “Bu oğlumun nasibiydi, sadece senin çantanda bekliyordu” dedi.

Sanki nesnelerin bile kendilerine ait bir yolculuğu, bir varış noktası vardı. Belki de insan sadece bir aracıdır hayata, bazen bir çikolata taşır, bazen bir cümle, bazen görünmez bir umut kırıntısı.

İnerken bana dönüp, “Vazgeçtiğin bir şey var, onu bırakma” demesi…

O an anladım!

Bazen bir yabancı, insanın kendine söyleyemediği cümleleri üstlenir.

Belki görevli olduğu için, belki denk geldiği için, belki de hayat tam da o anda onu çağırdığı için.

Bazılarına göre bu, aynı dolmuşu kullanan iki insanın sıradan karşılaşmasından ibaret olabilir.

Fakat ben biliyorum hayat bir kriptoloji anlayana anahtar çok anlamayana karmaşık bir sürü sayı…

İnsan yoluna çıkan figürleri seçmez, onlar insanın içsel yolculuğuna göre belirir. Kader bazen büyük ihtişamlarla konuşmaz, küçük temaslarla yön verir.

Allah’ın insana “Yanındayım” deme biçimi de bazen bir mucizede gizli değildir. Bazen sessizdir, sade bir tebessüm kadardır, bazen bir kelimenin aralığından sızar. Eğer yüreğin gözü açıksa, her karşılaşma bir hatırlatma, her denk geliş bir mesajdır.

Ben o kadını, hayatın bana her seferinde aynı mesajı farklı bir yüzle iletmesi gibi görüyorum.

Bir nevi varoluşun küçük elçisi…Bir fısıltı…Bir yön duygusu…

Belki hiçbir özel gücü yoktu.

Ama insanın içini harekete geçiren her söz, zaten kendiliğinden bir keramet değil midir?