AK Parti Ordu’da siyaset uzun zamandır hizmetten çok hesapla, üretmekten çok tüketmekle meşgul. Muhalefetin en sert eleştirilerine gerek kalmıyor, çünkü parti kendi içinde kavga etmekte usta, kendi içinde rakip üretmekte maharetli.
Enver Yılmaz’ın ayrılığıyla başlayan süreç, şehrin siyasetinde kalıcı bir çatlağa dönüştü.
Numancılar, Halitciler, Hilmiciler, Hamaratçılar…
İsimler değişti ama kavga bitmedi. Her cenah, partiden bir parça koparıp götürdü. Geriye kalan ise yalnızca “birlik ve beraberlik” nutukları oldu.
Oysa Ordu için gerçekten emek veren iki isim vardı!
Selman Altaş ve Mahmut Özer. Biri çoktan gitti, diğeri hala mücadele ediyor. Ama görünen o ki Ordu siyasetinde hizmet eden olmak, en riskli pozisyon. Çünkü bu şehirde siyaset çoğu zaman hizmeti büyütmek yerine, hizmet edeni küçültmeyi tercih ediyor.
Ve kulislerde aynı cümle dönüp duruyor “Ben Erdoğan’a yakınım, beni harcamaz.” Ama Erdoğan bu iç hesapların ne kadarını biliyor, kim kime ne kadar “yakın”, işte orası muamma.
Ordu’nun sokakları ise şunu çok iyi biliyor!
Yakınlık iddialarıyla şehir kalkınmıyor, hizipleşmelerle yarın inşa edilmiyor.
Asıl trajedi de burada gizli. Çünkü Ordu’da siyaset kazanın içinde kaynarken, şehir o kazandan çıkan buharla yetinmek zorunda bırakılıyor. Çorba kaynamıyor, sadece kavga kaynıyor.