Ben çok severim.
Ama yanlış anlaşılmasın kastettiğim, seslerin yükseldiği, egoların birbirini ezdiği kavga değil. Benim sevdiğim tartışma, zihnin kaslarını çalıştıran, insanı kendi kabuğundan çıkaran türden. Düşünsenize, herkes her söylediğinize başını sallayıp “evet, haklısın” dese ne olur? Kulağa hoş geliyor olabilir, ama bana göre bundan daha sıkıcı bir şey yok. Çünkü sürekli onaylanmak, insanın kendi gölgesine mahkum olması demek. Farklı görüşlerin olmadığı yerde insan gelişemez.
Düz bir çizgiye bakmak gibidir bu, güvenlidir ama ufku yoktur.
Ben, sırf beni üzmemek için “senin dediğin doğru” diyenlere tahammül edemem. O sahte nezaket, en kırıcı hakaretten bile ağır gelir bana. Çünkü biliyorum ki orada bir fikir değil, bir korku konuşuyor.
Hatta bazen özellikle sınırları zorlarım. Karşımdaki, fikrini nereye kadar dirençle savunacak görmek isterim. Bir noktada pes mi edecek, yoksa daha güçlü argümanlarla mı gelecek? İşte o an benim için altın değerindedir. Çünkü gerçek tartışma, iki kişinin birbirini çürütmesinden değil, birbirini beslemesinden doğar.
Karşıt fikirler, birbirine çarpan iki ışık gibidir!
Çarpışırken sadece kıvılcım çıkarmaz, aynı zamanda ortamı aydınlatır.
Hiç size uymayan bir fikir bile bazen, içinden cımbızla çıkarılan bir değer katar insana. Çünkü “gerçek” dediğimiz yer, durduğumuz yere göre değişiklik gösterir. Ben mesela, karşımda oturan birinin hem yüzünü hem arkasını görebilirken kendi arkamı göremem.
İşte tartışma, bazen başkasının arkasını görebilmenin yoludur kendi kör noktalarınızı fark etmenin, ufkunuzu genişletmenin ve değerli bir şeyler kazanmanın tek yoludur.
Tartışmak, benim için bir meydan savaşı değildir; aslında bir yolculuktur. Kendi fikrini savunurken, karşındakinin penceresinden bakmayı öğrenirsin. Bazen o pencereyi kapatırsın, bazen de oradan içeri girip kendi evinin duvarlarını yeniden örersin. Her tartışma, küçük bir sınav gibidir.
Hem aklı hem de karakteri test eder. Bu sınavın sonucu notla ölçülmez ufkunun genişlemesi, ruhunun esnekleşmesi kazanımdır.
Kısacası ben, aynı fikirde olmamayı severim.
Çünkü farklılık, zekanın yakıtıdır.
Ve işte bu yüzden ben tartışmayı severim!
Tartışmak, zekayı canlı tutar, ruhu besler ve en önemlisi insanı kendisiyle barıştırır. O yüzden, eğer karşınıza tartışmaktan korkan bir insan çıkarsa, bilin ki o hala kendi düşüncesinin ağırlığını taşımaya cesaret edememiştir. Ve siz, tartışmayı seviyorsanız, hayatın en değerli anlarını kaçırmıyorsunuz demektir.