Asansörler bazen katlar arasında değil, kuşaklar arasında çalışır. Biz de Yeşim’le öyle bir yolculuğa çıktık geçtiğimiz günlerde.

Kaçıncı katta olduğumuzu hatırlamıyorum ama zihinsel olarak birkaç nesil aşağı indik.

Asansöre bindik. Alt komşunun kızı da içerdeydi. Tek başına. Küçücük.

İnsan hem seviyor hem de otomatik bir sorumluluk duygusuyla hareket ediyor. Yetişkin olmanın o refleksi devreye giriyor;

“Tek başına binme, tehlikeli olabilir.” (Bizim asansöre binenler içerde mahsur kalmakla meşhur olunca insan korkuyor haliyle…)

Sakin bir sesle, şefkatli ama öğretici bir dille anlatmaya başladık.

Dinledi.

Sonra bizi rahatlatan o cümleyi kurdu;

“Ben tek olsam ne yapacağımı bilirim.”

İçimizden “Demek ki hazırlanmış,” dedik.

Acil durum düğmesi, kapı aralığı, yüksek sesle yardım isteme…

Zihnimizde klasik senaryolar hazır.

Merakla sordum;

“Ne yaparsın bakalım tek kalsan?”

Ve asansör tam orada durdu. Ama katlarda değil, çağın ortasında.

Çocuk kameraya döndü. Hiç tereddüt etmeden, sanki defalarca prova etmiş gibi, yetişkinleri utandıracak kadar net bir el hareketi yaptı. Biz Yeşim’le donup kaldık. Bu beklediğimiz bir cevap değildi.

Pedagojik kitaplarda yeri yoktu. Mahalle öğretilerinde hiç yoktu.

“Bunu nereden öğrendin?” dedik.

Cevap kısa, net ve şaşırtıcı derecede soğukkanlıydı;

“Sosyal medyadan.”

Gülmekle susmak arasında kaldık. Çünkü sahne komikti ama mesele komik değildi. O hareket bir yaramazlık değil, bir aktarım biçimiydi.

Eskiden çocuklar sokakta düşer, dizini kanatırdı. Şimdi dijitalde büyüyor, dili ve sınır algısı zedeleniyor.

Biz hala çocuklara kendi çocukluğumuzdan kalma tehlikeleri anlatıyoruz…

Yabancılar, karanlık köşeler, asansörler. Oysa onların dünyasında risk daha çok simgesel. Ne gördüğü, neyi tekrar ettiği, neyi normal sandığı.

Asansördeki kamera bizim için bir güvenlik unsuru. Çocuk içinse bir sahne. Çünkü artık izlenmek, korunmaktan daha tanıdık. Tepki vermek, çözüm üretmekten daha hızlı öğreniliyor.

O gün çocuk aslında bize şunu söyledi;

“Ben yalnız kalmayı biliyorum. Çünkü yalnız bırakıldım.”

Ekranla. Algoritmayla. İzlenme sayısıyla.

Asansörden indik. Katımıza geldik. Ama bir soruyu yanımızda taşıyarak;

Çocuk ne yapacağını biliyordu!

Peki biz, onu neyin büyüttüğünü gerçekten biliyor muyuz?