Dolmuş dediğin şey aslında toplu taşımadan çok toplu yaşam deneyi gibi bir şey. İçine bindiğiniz anda kendinizi küçük bir ülkenin vatandaşı olarak buluyorsunuz.Siyaset var, ekonomi var, dedikodu var, hatta psikoloji bölümü bile var. Kimi cam kenarında hayat muhasebesi yapıyor, kimi şoföre “abicim biraz yavaş” diyerek dolmuşun muhalefet partisi görevini üstleniyor.
Bugün yine bu “mikro devlet”e bindim. Yanıma da bir teyze oturdu. Arada göz göze geldik. Elimdeki en kıymetli şeyi ikram ettim!
Gülümsememi.
Malum, bizim kültürde “tabak boş gönderilmez” mantığı vardır, teyze de selam ve gülümsemeyle karşılık verdi. İşte o anda, ben fark etmeden, kendimi “Hayat Dertleri Anonim Şirketi”nin müşteri temsilcisi pozisyonunda buldum.
Adı Haticeymiş teyzenin. Çocuğu olmamış, eşi vefat edince yalnız kalmış. Dertlerini anlattıkça bana sanki şöyle diyordu;
“Evladım biraz şu yükün ucundan tutar mısın, benim durağa kadar taşı da orada bırak.”
Ve ben taşıdım.
Çünkü bazen insan derdini en iyi hiç tanımadığı birine anlatıyor. Yakınına anlatsa öğüt verir, sorgular, hatta bir ara “bak ben sana demiştim” diye moral bozar.
Ama yabancı?
Yabancı dinler. Çünkü onun tek görevi, durak gelene kadar yan koltukta oturmaktır.
Bir ara fark ettim, Hatice teyze konuştukça yüzü değişiyor. Gözlerinde biraz umut, dudaklarında biraz tebessüm belirdi.
Hatta sürekli durak tabelalarına bakıyor “Acaba bu kız inecek mi, yoksa dertlerimle yarı yolda mı bırakacak?” diye.
İneceğim durak geldiğinde Hatice teyze hala anlatıyordu. İçimden “aman bugün işe geç kalayım ama bir teyzenin yalnızlığına yetişeyim” dedim. Son durağa kadar beraber gittik.
İnerken “Senin için yapabileceğim bir şey var mı?” diye sordum.
Hatice teyze, o tatlı tebessümüyle “Gülen yüzün yeter” dedi.
Ama o inerken fark ettim ki bana bıraktığı birkaç poşet derdi de yanımda kalmış. Ben de onları kimsenin göremeyeceği bir köşeye koydum.
Sonra kendi hayatıma devam etmek için gelen ters yöndeki ilk dolmuşa bindim.
Çünkü hayat da biraz öyle değil mi?
Birinin yükünü alırsın, biraz taşırsın ve onun ağırlığını alıp bir köşeye bırakıp tekrar kendi yoluna dönersin.